1 Haziran 2010 Salı

UZAKLARA UÇMA KUŞUM


Uçak yolculuklarına bayılırım.
İlk yolculuğumu bundan 20 yıl önce Van'a yaptım. Ablam Ağrı da oturuyordu ve kızımla birlikte onu ziyarete gitmiştim. O yolculuğu ilk olması  ve Van havaalanının çok garip olması sebebi ile hiç unutmuyorum.
Pilot'un "Van'a geldik" anonsundan sonra Van gölüne doğru alçalmaya başladık.
"Aman allahım Göle çakılacağız" diyecek kadar alçaldıktan sonra birden kara çıkıyor önünüze pist hemen gölün dibinde başlıyor....
Ve pistin sonunda dağ var..
Kabus gibi..
Bir de o dönemde Van uçağının alçalma esnasında dağa çarptığını ve bütün yolcularının öldüğünü biliyorsan..
Sanıyorum Van'a giden pilotları özellikle sinirleri çok sağlam olanlardan seçiyorlardır. Göle çakılmadan, dağa çarpmadan uçağı indirmek zor olsa gerek.
Van dönüşü uçakta 30 kadar Ortaokul öğrencisi vardı. İstanbul'da Folklor yarışmasına katılacaklamış.Yeşilköy Havaalanına indiğimizde öğrenciler alkışlarla pilotu kutladılar.
Sanırım çoğunun ilk uçak yolculuğu idi. O çocukların dönüş yolunu hayal ettim. Van'a indiklerinide yukarıda anlattığın Göl ve dağ korkusundan sonra alkış yeterli olmuşmudur yoksa Pilota sarılıp öpenler oldumu diye.
Hemen herkesin uçak yolculukları ile ilgili komik hatıraları vardır.Yurt içi gezilerinde normal bir yolculuk yapsam da Yurt dışı yolculuklarım güzel hep güzel geçti.

New York'dan Miami'ye gidiyoruz. Üç saatlik uçak yolculuğu.
Büyük kızım. arkadaşım, ben. 
Dört koltuk yan yana . Cam kenarı kızımın, onun yanı benim ve benim yanım da arkadaşımın. Arkadaşımın yanına 65 yaşlarında bir amerikalı adam bizden önce gelmiş oturmuş. Kafasında kovboy şapkası kot pantolon, kareli gömlek..
Uçak havalanır havalanmaz yaşlı Kovboy hostesi çağırıp içki istiyor. Üç saatlik yol boyunca minik eşantiyon şişelerinde ondan fazla içki içiyor. O kadar sarhoş ki, son zamanlarda hostese para öderken paralar yerlere saçılıyor, arkadaşım yerden paraları toplayıp adama uzatıyor. Adam teşekkür ediyor. Arkadaşım bir kelime bile ingilizce bilmediğinden şöyle diyor.
' Ne işin var be amcacığım bu kadar içmeye. Anladık uçaktan korkuyorsun. Ben de korkuyorum ama içiyor muyum. Bak paraların da döküldü. Bir de kusarsın şimdi üzerime.. Dur şişeyi dökeceksin şimdi, ben açayım şişenin kapağını." Gibi konuşmalarla yol boyunca yaşlı adamın ya fıstık paketini açıyor, ya da içki şişesini sürekli devirdiği için  kendi tutuyor.
Miami'ye vardığımızda adam uçaktan inmedi. Biz de aktarma falan sandık. Sonra valiz kuyruğunda Adamı tekerlekli sandalye üzerinde görevli ile geldiğini gördük.
Üzülmeyin adamın fiziksel bir rahatsızlığı yoktu. O kadar çok içmişti ki yürüyecek hali kalmadığı için tekerlekli sandalyede yardım ediyorlardı.
Uçak yolculuğu hikayelerine devam edeceğim.

Hiç yorum yok: