30 Ağustos 2013 Cuma

MÜRDÜM ERİĞİ REÇELİ


Yarım kilo Mürdüm eriği
Yarım kilo şeker
1'5 bardak su
Limon ( bir kaç damla)



Mürdüm eriklerini yıkayıp çekirdeklerini çıkartalım. 
Tencereye içi yukarıya gelecek şekilde dizelim. Yarım kilo şekeri içlerine koyarak bir gece bekletelim. 
Mürdüm eriği su çıkartmadığı için 1.5 bardak suyu ilave edip kaynatalım. Kaynamaya başladıktan 10 dakika sonra erikleri delikli kepçe ile çıkartıp bir tabağa alalım. 

Tenceredeki şekerli su ağda kıvamına gelmeye yakın erikleri tekrar tencereye alalım. 5 dakika daha kaynatıp ocağın altını kapatalım.

Soğumasını beklemeden reçelimizi temiz ve kuru bir kavanoza  koyalım. Güneş almayan, serin bir yerde muhafaza edelim.
Afiyet olsun.


25 Ağustos 2013 Pazar

GURUP


Güneş batmak üzere...
Masmavi  denizin üzerinde ateş rengi upuzun bir yol, akşamın tatlı esintisinin vurduğu sularda altından bir nehir gibi parlıyor.
Birazdan ufukta kaybolacak güneşle birlikte bilinmeze doğru yol alacak.
Saçlarımın arasında asi rüzgarlar, ılık bir meltem okşuyor yanağımı. Gözlerimi kapatıp diğer yanağımı çeviriyorum rüzgara.
Gözlerimi kapadığımda denizin sesi, açtığımda gurubun kırmızısı...
Mutluluğu tarif etmek sözlere sığar mı?

Bütün sevdiklerim yanımda olsa keşke.
Kavga, dövüş, kıskançlık, şikayet, açgözlük olmasa.
Akşam güneşinin ağır ağır düştüğü denizde, yüzümüzü  ağustos meltemine; Gönlümüzü yaradana çevirerek kalsak gece boyunca bu gizemli yaz akşamında.

23 Ağustos 2013 Cuma

DİREN PLAJ HAVLUSU


Şezlongların üzerinde rengarenk pembesi, mavisi, sarısı, moru...
Her şeyin bir modasının olduğu bu devirde plaj havlularının modası olmaz mı? Onlar da çağa uydu ve garip bir değişimle peştamala dönüştü.
Gazetelerin diliyle: Plaj havlusu out, peştamal in.
Fi tarihinden beri kullanılan; Osmanlıda ustalığa geçen çırakların peştamal kuşanma törenlerinin yapıldığı, hamamda kadınların göğüs üstünden, erkeklerin beline bağladıkları takunyanın kardeşi peştamal kimin aklına geldi de her kesimden insanın kullandığı bir örtü oldu?

Aslında kim keşfettiyse iyi de olmuş. Peştamalın ayırıcı özelliği yok, markası belli olmuyor. Yani kimseye havlunuzla hava atamıyorsunuz. Sınıf farkını ortadan kaldırdığı için yararlı bir şey. Seyahatlerde valizde fazla bir yer kaplamadığı için valizinize ekstradan iki tişört atma imkanı da sağlıyor.
Gelin görün ki herkeste incecik kızlarımızın ve erkeklerimizin üzerindeki gibi durmuyor. Ortalama kilonuzdan yaklaşık 5 kilo fazlanız varsa bütün hatalarınız ortada.

Kadınlar peştamal konusunda erkeklere oranla daha istekliler. Kendimden biliyorum, hem yıkaması rahat, hem de çabuk kuruyor. Erkekler de durumu kabul etmiş eşlerinin onlar için aldıkları peştamallar bellerinde biraz sonra tellaklara kese yaptıracak gibi dolaşıyorlar.
Çevredeki bir iki şezlongda direnen havlular yok değil ama iktidarı peştamala kaptırmışlar bile.


12 Ağustos 2013 Pazartesi

DEFTERİMDEN NOTLAR


Yılbaşından bu yana sınavlara hazırlandığım için kitap okumaya pek vaktim olmuyordu. Kitapçılara gittikçe gözüme kestirdiklerimi alıyor fakat okumaya zaman bulamıyordum. Nihayet Haziran ayından bu yana nasıl bir açlıkla okuyorum sormayın. Bir buçuk ay içinde Dan Brawn,; Cehennem, 6 Kıtadan; Timur Özkan, Hepimiz Birilerinin Eski Sevgilisiyiz; Tuna Kiremitçi, İlber Ortaylı; Seyahatnamesi, Edebiyat Mutluluktur; Zülfü livaneli, Osmanlı Sultanları, son olarak Kaiken; Jean- Christophe Grange.
Son iki yıldır okumadan uyuyamıyorum. Gördüğüm her kitabı okumak, bir şeyleri kaçırmak istemiyorum ama bu mümkün değil elbette. Benimki sadece sevgi ile tarif edilebilecek bir şey olsa gerek.

Eskiden kitaplarıma gözüm gibi bakar, uçlarını kıvırmaz, sadece aldığım günün tarihini atar itina ile okurdum. Şimdi tam tersine üzerinde yaşanmışlık hissi veren kullanılmış koltuklar gibi kitaplarıma da kendimden bir şeyler bırakmak istiyorum. Bana kazandırdıklarını anladığımı, hatta anladıklarımı yorumlayabildiğini kitabım bilsin istiyorum. Okuduğum kitaplarla aramda duygusal bir alışveriş oluyor. Artık hoşuma giden yazıların altını çizmekle kalmıyor, yanlarına notlar yazıyor, bilmediğim konulara soru işaretleri koyarak araştırıyorum. 

Geçen hafta Sapanca'da erkenden kalkıp balkona çıktım. Güneş henüz dağların arkasından yükselmeye başladığı için sabah serinliğinde balkon kanepesinde uzanıp kitap okuyordum ki annem içeriden çıkageldi. Üzerinde uçuk mavi yerlere kadar uzun bir gecelik, mavi çiçekli tülbendi başında, pembe beyaz yüzünde şaşkın bir ifade ile söylendi; "Yıllardır okuyorsun da ne oldu. Bir dinlen artık, okuyup ta ne yapacaksın." Ardından bir de "yazııık." deseydi Yalan Dünya'daki Vasfiye teyzeye benzeyecekti.
Okumanın beni dinlendirdiğini söyleyebilirdim ama onun yerine gülümsemekle yetindim.
Yanıma geldi oturdu. Bütün bir gece huzursuz ayak sendromundan dolanıp durmuştu. 78 yıldır ne eziyetler çekmiş, ne yükler taşımış ayaklarını avuçlarımın içine alıp okşadım. Zaman durdu, gerilere anılarımızın tozlu sayfalarına gitti fark etmeden. Anne kız sessizce dinledik sabahı.
Neler hissettim?
Bunları defterime not etmeliydim...