16 Temmuz 2014 Çarşamba

DAHİLER VE AŞKLARI


Özcan Erdoğan okumaya üşenenlere inat hiç üşenmemiş ve 796 sayfalık bir kitap hazırlamış.
Aslında kitap yeni değil, ben de 2011 yılında almışım fakat ilk kez sayfa sayfa değil de eşimin sık kullandığı bir yöntem olan rastgele yerleri okuduğum ve  araya başka kitaplar girdiği için yazmak bu güne nasip oldu. 
Sanat, Edebiyat ve Bilim dünyasının önde gelen isimleri, kitapta bahsi geçen isimlerin aşklarını anlatmış, Özcan Erdoğan'da hazırlamış.
Kitapta; "aşksız olmayasın ki ölü olmayasın, aşkla öl ki diri kalasın" diyen Mevlana'dan,
 "Onu o kadar uzun süre seveceğim ki sonunda o da beni sevecek." diyen Van Gogh'a;
 "Kadınına giderken yanına kırbacını almayı unutma!" diyen Nietsche'den,
 "Ancak aşk yumuşatabilir hayatımdaki acıları. Ey tanrım! Sevgi gücüme güç katacak kadını gönder bana artık." diyen Beethoven'a kadar bir çok ünlünün aşkı anlatılıyor.

"Bedenim benim seçmediğim iki yabancının birleşmesiyle oldu." diyen Aragon; "Mutlu aşk yoktur" adlı şiirinde yaşadığı aşk acılarını şöyle dile getiriyor:
"Bir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara,
Bir tek aşk yoktur iz bırakmasın insanda."
Vadideki Zambak ve Goriot Baba romanları gibi pek çok esere hayat veren Balzac'ın 51 yıllık kısa ömründe para ile sorunları varmış. Borçlarını ödemek için yazmış, yazmış.. Paranın tersine kadınlarla arası hep iyi olmuş. Hatta para sıkıntısını  zengin ve dul bir kadınla evlenerek çözmek istemiş. 
Balzac,"Altın Gözlü Kız" romanında şöyle der; "Kimsenin istemediği bir adamı hiç bir kadın istemez."

Şarlo karakteriyle tanıdığımız ve ismi bile insanların tebessüm etmelerine vesile olan Charlie Chaplin ikinci evliliğini 16 yaşında bir kızla, kızın hamileliğinden dolayı mecburen yapmış. Adı manşetlerden düşmezken, sonraki evliliğinde de eşi 17 yaşındaymış. 
İlahi Komedya'nın yazarı İtalyan ozan ve politikacı Dante Alighieri 9 yaşında tanıdığı ve ölene kadar sevdiği tek kadın olan Beatrice'e sevgisinden hiç söz etmemiş. İkisi de ayrı ayrı kişilerle evlilikler yapmışlar. Dante'nin Beatrice'e olan aşkı şiire ve düşünce dünyasına bakış açısını değiştirmiş.
Nazım Hikmet, Salvador Dali, Karl Marx, Elvis Presley, Yahya Kemal,Oscar Wilde gibi kendi alanında başarılı bir çok ismin  kalbini dolduran kişilerle ilişkilerini, mektuplarını, şiirlerini, acılarını okudukça bazıları hakkında hayal kırıklığı, bazıları hakkında merhamet ve sevgi, bazıları hakkında da hayrete düşeceksiniz.

SUSMAK...










Sustuğum şeyler var; hiç konuşmadıklarım.
Ve içimde kaybolup giden insanlar...
Eskisi kadar kafama takmasam da bazı şeyleri;
Bazen içimin almadığı haksızlıklar...
Ben solumu sevdiklerime, yolumu ise Allah'a bıraktım.
O ki varacağım yeri benden iyi bilir.
Ve biliyorum ki sabreden kullarına en hayırlısını verir...


(Bu sabah yukarıdaki yazıyla karşılaştım göz attığım bir sitede. Çok hoşuma gitti, kendimden birşeyler buldum ve paylaşmak istedim.)

6 Temmuz 2014 Pazar

BİZİM EVİN HALLERİ



Hafta sonu olunca evimizde bir telaş başlar. Eşim Bursa'dan, büyük kızım evinden gelecek. Onlara istedikleri yemekler yapılacak, ev temiz olacak..
Bu hafta Beyefendi geç vakit, büyük kızım erken geldi. Üç kızım ve her zamanki gibi kızlardan birinin arkadaşı ile kalabalık bir kadın güruhu içinde zaman geçirdik. 
Büyük kızımın geldiği haftalar evde ekstradan bir eğlence olur. Ciddi görünümünün aksine komik, kafa dengi bir çocuktur. 
Cuma akşamı iş çıkışında geldi, yemekten sonra başladı bizi taciz etmeye. "Yürüyüşe çıkalım, tenis oynayalım." 
"Be mübarek evlat bütün bir gün çalışmışsın dinlensene." Kardeşleri anında ortadan yok oldu, biz ana kız bakışıyoruz öylece. Yürüyüş parkuru işime gelmediği için sitenin içindeki tenis kortuna ikna oldum. 

Başıma geleceği biliyorum ama ne yapayım. Bir kaç yıl önce bir yazımda büyük kızımın tenisle olan macerasını anlatmıştım. Tenis hocasını bezdirmiş hoca ders vermek istememişti. 
Başladık oynamaya ama attığım hiç bir topu karşılayamıyor, kendi attıkları da sağa sola kaçıyor. Attığı topları kurtarayım diye koşuşturmaktan canım çıktı. Bu arada tenis Selfie'si çekiyor, oynuyor, zıplıyor, kısacası tenisle ilgili tek icraatı elinde raket olması. Kendi adına çok eğlendi ama ben kendim için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Allah'tan bu zulmü uzun sürdürmedi de evimize döndük. 

Ortanca kızım, (mercimeğim) Erasmus programı dahilinde Almanya - Düsseldorf'a okumaya gidecek. Pasaportmuş, vizeymiş bir telaş içerisindeyiz. Onun adına seviniyor olsam da bir anne olarak müthiş panik içerisindeyim. Gecenin bir vakti ülseri nüksederse, hastalanırsa, kötü insanlarla karşılaşırsa. Almanya soğuk olur; kendisine dikkat edebilecek mi? Nerede olumsuz bir düşünce var onlar aklıma geliyor ve bu düşünceleri kafamdan kovmaya çalışıyorum.
Küçük kızım mercimekle ikiz gibi büyüdüğü için gidiyor olmasına üzülüyor fakat asıl üzüldüğü şey çok komik.
"Evde ikimiz kalacağız sen takarsın şimdi bana, korkuyorum." diyor.
"Kesin takacağım çünkü Üniversiteye hazırlanacaksın, boş durmak yok." diye iyice korkutuyorum, gülüşüyoruz. 
Günler geçiyor; Her sağlıklı günümüze şükrederek yaşayıp gidiyoruz.