20 Şubat 2014 Perşembe

BİR KÜÇÜK EYLÜL MESELESİ



Kurt Seyit Ve Şura dizisinin fragmanları televizyonda gösterilirken, genç yaşlı pek çok kadının biraz kıskançlık, biraz da hayranlıkla izlediği Kıvanç Tatlıtuğ'la dans eden Farah Zeynep Abdullah'ın filmine gitmeden olmazdı. Bir de filmde bonus olarak  Fatmagül'ün Suçu Ne dizisinden hayran olduğumuz Engin Akyürek varsa.
Ezel dizisinin senaristi Kerem Deren filmi hem yazmış, hem de yönetmiş. Kerem Deren'in ilk film denemesiymiş. Bozcaada manzaraları, Farah Zeynep'in sapsarı kıvır kıvır saçları, Engin Akyürek'in biraz deli, biraz saf karikatürist karakteri, Erdil Yaşaroğlu'nun karikatürleriyle  filme sıcacık bir duygu katımış. Filmi anlatmayacağım ama filmde Nil Karaibrahimgil'in seslendirdiği "Kanatlarım Var Ruhumda" şarkısının sosyal paylaşım sitelerinde 1 milyon kez dinlendiğini söyleyebilirim.  

Film geçtiğimiz Ağustos ayında çekilmiş. Sahnelerin çekimi o kadar ağır ve dikkatli yapılmış ki günde sadece 1-2 sayfa çekilebilmiş. 
Bir iki eleştirim de olacak konuyu anlatmadan. Yabancı kliplere özenmiş gibi duran beyaz demir karyolanın dışarıda  ağaçta sallanıyor olması, üstelik bunun Engin Akyürek'in bahçesinde olması garip olmuş. Biraz kadın işi gibi. Diğer eleştirim de Engin Akyürek'in çirkin olarak betimlenmesi. İnsan yakışıklı bir adamı kendisi dedi diye çirkin olarak düşünemiyor. 
Aslında Filmin adı "Bi Küçük Eylül Meselesi" Ama başlık olarak Türkçeyi bozmayayım diye doğrusunu yazdım.
Bi Küçük Eylül Meselesini  fazla bir beklenti içinde olmadan Bozcaada'nın Arnavut kaldırımlarını, pırıl pırıl denizini, gizemli sokaklarını, sevimli butik otellerini, bir İtalyan kasabası görünümünü izlemek için bile seyredebilirsiniz.


17 Şubat 2014 Pazartesi

HADİ HAYIRLISI..


Merhabalar efendim.
Yarıyıl tatili, annemin misafirliği, beyefendiyi Japonya'ya yolcu etme ve karşılama derken baktım epey bir zaman geçmiş yazmayalı. 
Annem misafirim olduğu için son bir ayda bir yılda izlemediğim kadar televizyon izledim. Bunların içinde evlilik programlarından tutun da akşam üzeri kuşağındaki her gün yayınlanan dizilere, Flaş TV'de sürekli oynayanlardan, gelin kaynana programlarına kadar ne varsa izledim. Sonra bir de baktım ki dizilerin devamını merak ediyorum, evlilik programlarında; Aaa bu adam dün çıkan talibini kabul etmemiş miydi? diye yorumlar yapıyorum.. 
Aman Allahım ben ne yapıyorum?

Annem 79 yaşında, muhabbeti bol, ilgi az olunca hastalığı tutan tonton bir kadın. Bu  bir ay içinde bütün ailenin dedikodusu yapıldı, bir iki gün sonra tekrar, tekrar, tekrar...
Sabırla defalarca aynı şeyleri dinliyorum ama kızlarım beni uyarıyorlar; "Sakın yaşlanınca anneannem gibi olma."
Annemin kulakları ağır işittiği için evimiz gece kulübü gibi, daha doğrusu düğün salonu gibi. Kısacası annem geldiğinden beri garip bir hayatımız var. Kitap okuma, yazma, ders çalışma, tekrar yazma, arkadaşlarımla buluşma, kendime zaman ayırma faaliyetlerim  yarıya inmiş durumda. 

Yemek yiyoruz, muhabbet ediyoruz, yemek yapıyoruz, temizlik ve ütü yapıyoruz, namaz kılıyoruz, bütün sülalenin canına okuyoruz, bu memleketin hali ne olacak diyoruz, uyuyor uyanıyor aynı şeyleri yapıyoruz. 
Şikayetçi miyim?
Annemin yanımda olmasından çok memnunum. İlerleyen günlerde daha az Flaş TV seyredip, dizilerden kendimi alabilirsem normal halime dönerim diye düşünüyorum.
Hadi hayırlısı...