13 Haziran 2010 Pazar

LAST STATİON


The "Last Station" adında bir DVD izledim.
Oyuncular "Queen" filmi ile Oscar kazanmış Helen Mirren, "Kefaret" Filminden tanıdığımız james Mc Avoy ve Tolstoy rolünde Christopher Plummer.
..
Anna Karenina, Savaş Ve Barış, Diriliş, romanlarının yazarı Tolstoy'un hayatının son yıllarını anlatan film 1910 yılı Rusya'sına da ışık tutuyor.
Tolstoy'un kitaplarından en az bir tanesini hemen herkes okumuştur. Dünya Klasikleri arasına girmiş kitapları ile Shakespeare'den sonra dünya dillerine en çok tercümesi yapılan yazardır.
Aristokrat bir ailenin çocuğudur. Doğu dillerini öğrenmek için gittiği Üniversiteyi yarıda bırakmış, Hukuk eğitimine başlamış onu da yarım bırakmıştır. Komşu çiftliğin kızı Sofya ile evlenmiş ve 13 çocuğu olmuş.

Filmde  Mülkiyet konusundaki radikal düşüncelerinden dolayı çiftliğinde köylü çocukların eğitimi için fon ayırmış bu yüzden ailesi, Özellikle eşiyle arası açılmış yaşlı bir adam anlatılıyor.
Ünlü romanı Anna Karanina'da Roman kahramanı Anna Karanina'nın kendini Trenin altına atmasına benzer bir sonla, kendisi de 80 yaşında yanına kızını ve doktorunu alarak evi terk ediyor. Bir Tren istasyonunda soğuktan zatürre olup ölüyor.
Tolstoy'un eşini oynayan Helen Mirren bu rolü ile Oscar'a aday olmuş. Fakat Ödülü "The Blinde Side" filmiyle Sandra Bullock'a kaptırmış.
Filmi izlerken İsmini sıkça duyduğumuz, kitaplarını okuduğumuz, filmlerini izlediğimiz insanları aslında hiç de tanımadığımızı fark ettim.
Okuduğumuz kaç romanın yazarını tanıdığımız hakkında bir düşünürsek, hepimizin sınıfta kalacağını tahmin ediyorum.
Şimdiki Neslin Aziz Nesin hakkında ne bildiği şüpheli.
Belki Aşk-ı Memnu  ve Yaprak Dökümü dizisinden dolayı halit Ziya Uşaklıgil'in, Reşat Nuri Güntekin'in adını biliyorlardır. Fakat şansımızı zorlayıp da Reşat Ruri'yi Starbucks' da gördük desek belki de pek çoğu inanacaktır.





Hiç yorum yok: