12 Mart 2012 Pazartesi

LANET Mİ TESADÜF MÜ?


Büyük babamın kulakları duymazdı. Huysuz bir ihtiyardı rahmetli. Evdekiler çok çekinirdi ondan. Annem kızdıkça zaman zaman ardından mırıldanırdı. Büyük babam hemen bunu hisseder ama ne dediğini kestiremez bana döner sorardı; 
- Ne diyorlar benim için dedeciğim?
Sadece bir kez gerçeği söylemiş annemden bir güzel dayak yemiştim.
"Huysuz adam diyorlar."
Sanırım 5-6 yaşlarındaydım ve bundan sonra insanların duymak istedikleri gerçekleri söylemeye çalıştım. Çünkü asıl gerçeğin kimseye bir faydası olmuyordu.
Nereden buraya geldim şimdi? Ha evet! 

Büyük babamın kulağının duymaması ile ilgili büyük babam pek konuşmak istemez ama babaannem ilginç bir hikaye anlatırdı. Büyük babam cumhuriyetin kurulduğunda 20 yaşlarında babaannemle yeni evli bir delikanlıymış. 4 yıl askerlik yaptıktan sonra ( o dönemler askerlikler 4 yılmış.) dönmüş. Fidancılık yaptığı için bir gün Sapanca'daki evimizden ormana yakın olan tarlaya gitmek için yola koyulmuş. Yaz sıcağında tenha yolda karşısına kocaman bir yılan çıkmış. Büyük babamın üzerine doğru gelince büyük babamda bir çitin üzerine atlamış. Bakmış yılan çite tırmalıyor yılanın başını ayağıyla ezmeye çalışmış. yılan da can havli ile kuyruğunu kaldırarak büyük babamın kafasına omuzuna rast gele vurmuş. Bu arbede sonucu yılan ölmüş. Ama 1.90 boyundaki büyük babam kocaman yılanı öldürmekten bitkin düşmüş. Eve geri döndüğünde ne konuşabiliyormuş ne de duyabiliyormuş. Kocaman bir sopaya dolayıp getirdiği yılanı göstermiş babaanneme. Doktora gitmişler mi bilemiyorum ama bir kaç gün sonra büyük babamın dili açılmış ama kulakları bir daha hiç işitmemiş.
Babaannem bu durumu yılanın laneti olarak anlatırdı.

Annemin  3 yaşındayken kaybettiği babası olan dedemin de hayatında yılanın önemli bir yeri var. 
Sapanca'nın bir köyünde yaşayan dedem ve anneannem evlerinin etrafındaki kocaman meyve bahçelerinde çalışıyorlarmış. Bir öğle vakti anneannem yemek hazırlamak için eve gitmiş, dedeme yemek getirmek için geri dönmüş ki dedemin ağacın dibinde yattığını yanında da bir yılanın kıvrıldığını görmüş. Dedemin yılan tarafından sokulduğunu düşünerek yerdeki kazmayı alarak yılanı öldürmüş. 
Gürültüye dedem uyanmış. Gölgede dinlenirken uyuyakaldığını o yılanı da sık sık aynı ağacın dibinde gördüğünü ama dokunmadığını söylemiş. Ölü yılanın şiştiğini görerek korkmuşlar. Anneannem çok üzülmüş. Bu olaydan kısa bir süre sonra  dedem Siroz hastası olmuş. Haydarpaşa Hastanesinde 50 yaşlarında vefat etmiş. Ardından anneannem siroz hastası olmuş, bütün vücudu şişmiş. Çok yaşamadan 50 yaşında vefat etmiş. Anneannem ölene kadar yılan yüzünden lanetlendiğini söyler dururmuş.
Her iki dedemi, anneannemi ve babaannemi rahmetle anıyorum.

photo; Tumblr

2 yorum:

bahar006 dedi ki...

Çok etkileyici, Allah rahmet eylesin. Ben de bir hikaye biliyorum. Bir köylünün evinin önündeki samanların altına yılan yuva yapmış ve yavrulamış. Köylü bunu bilmiyormuş, Samanların çoğunu ordan kaldırmış. Köylünün küçük bir çocuğu varmış ve yoğurtçuluk yapıyormuş. Yılan yuvasının bozulduğunu görünce, köylünün yoğurt bakraçlarına zehrini akıtmış. Ancak geri döndüğünde köylünün samanların fazlalığını tekrar yerine koyduğunu görmüş. Bunun üzerine bakracın yanına gitmiş. Köylünün çocuğu yoğurt bakracından yoğurt yiyecekmiş, önce onu korkutmuş sonra da yemesin diye kuyruğunu önce toğrağa sonra bakraca daldırıp çıkarmaya başlamış. Böylece köylünün oğlunu kurtarmış. Gerçek mi bilinmez ama yılanların bazı karakteristik özelliklerinin olduğu kesin. Sevgiler:)

selma dedi ki...

ne güzel bir hikaye:) teşekkür ederim.