3 Nisan 2010 Cumartesi

KOMŞULAR


Yaşadığım kasabada komşuluk diye bir terim yoktu. Çünkü evimize yakın oturan hemen herkes bir şekilde akrabamız oluyordu. Uzak akraba veya  yakın akraba..
 Başka sokakta veya mahallede oturan ve evlerinin önünden geçerken dayak yediğimiz çocukların anne ve babalarını komşu olarak bilirdik. Mahallemizin dışında dayak yediğimiz çocukları kendi mahallemizde kıstırdığımızda bizi yakalayan büyüklerimiz '' Yapma evladım.. Komşu çocuğu dövülürmü'' derlerdi.
80'li yılların sonunda evlenip İstanbul'a yerleşince apartman ile tanışıp komşuluk kavramını öğrendim. İlk zamanlar her ne kadar sancılı bir durum olduysa da komşularımı hep sevdim. Sancılı diyorum çünkü bahçeli, tek katlı bir evde 25 yıl geçirmiş biri olarak astığım temiz çamaşırların üst komşumun silkelediği halıdan kirleneceğini bilememiş, balkonda kahvaltı yaparken üst kattaki komşumun çiçeklerini aynı saatte suladığından habersiz masamın çamur içinde kalacağını kestirememiştim.. Aslında ben şanslı azınlıktandım. Bina aileye aitti ve bizden başka herkes kiracıydı. Düşünsenize ya  biz değil de üst komşum ev sahibi olsaydı..
Yine de yaşadığım  mağduriyetlerden sonra apartman hayatına alıştım. Çamaşırlarımı gecenin bir vaktinde asıp sabah erkenden topladım. Balkonda kahvaltıyı üst komşumun çiçek sulama ritüelinden sonra gerçekleştirdim.
Sonraki yıllarda başka semtlerde farklı komşularım oldu. Hele 16 yıl önceki evime sadece komşumu ilk görüşte çok sevdiğim için taşındım ve yıllardır dostluğumuz devam ediyor.
Başka bir komşum ile tanışmamız çok ilginç. Bir pazar günü kapımızın önünden gelen seslerle dışarıya çıktık. Kapımızın önündeki su borusu patlamış, komşumuz olan çift ellerinde bezlerle suyun bizim eve girmesini önlemeye çalışıyorlar. Pazar günleri pek evde olmadığımız için zile de basmamışlar. Bu ince davranışlarından çok etkilenmiştik. Sonraları o kadar iyi anlaştık ki bazen küçük kızımın gece uykusuzluklarını  duyarlar gecenin bir yarısı gelip alırlardı bizden.''Biraz dinlenin çocuğa biz bakalım '' diye.
Ne mutlu ki tartıştığım hiç komşum olmadı. Ya bana denk gelmedi, ya da şanslıydım diyeyim.
Şimdi iki yıldır oturduğum evde komşularımı henüz tanımıyorum. Taşındığımdan bu yana hangi komşumdan geldiğini bilemediğim bir tadilat sesi o kadar bezdirdi ki sormayın.  Günün herhangi bir saatinde bir matkap sesi veya çekiç sesi mutlaka duyuluyor. Anlamadığım şey bir apartman katında aylarca sürecek bir tadilat ne olabilir.
Evin içine aynı tarzda bir başka ev bile yapsalar bu kadar sürmezdi eminim.
Aslında ilginç teorilerim var. Üst katlarda bir komşum evini işkence odası haline getirdi. Bu matkap sesi de  kurbanlarına uyguladığı işkencenin bir parçası.
Ya da komşum yap-boz oyunlarından hoşlanıyor, birkaç ayda yaptığı her şeyi bozuyor tekrar yapıyor..
Ya da evin yaramaz çocuğu matkap sesinden başka bir sesle uyumuyor..
Artık merak etmiyorum. Hatta bu seslere alışmaya mı başladım ne?
En azından  ''Yetişin Komşularrr'' ile başlayan bir bağırış sesi duymadığıma şükrediyorum.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

benim komşularm genelde enterasan kişilerdi 1988de evlendm 11 kere taşndk benim komşuluk maceralarm roman olacak kadar fazla son taşındğm evlern birinde taşınrken gürültü olacağı için alt kat komşumdan özür dilemek için kapısını çaldm komşum ne dediğimi anlamadığı gibi birde bana deli muamelesi yaptı dörtgöz

eymenerdogan dedi ki...

Selma teyze , sizinde yazının başında belirttiğiniz gibi küçük fakat şirin ilçemiz Sapanca'da komşuluk kavramı daha çok akrabalık gibi birşey :) . Hele birde aileniz Sapanca'nın yerli ailesinden ise çarşıda , sokakta , pazarda gördüğünüz her 3 kişiden 1'inin akrabanız olması yüksek ihtimal :) .

selma dedi ki...

sevgili eymen
sapanca'dan ayrılalı 22 yıl olmasına rağmen yeni neslin de komşuluk ve akrabalık üzerine aynı düşünmesi
sevindirici.
...
Sevgili
Çılgın türk,çılgın doktor,çılgın ve güzel kadın.
"Çok sıradan komşularım vardı" diye yazsaydın şaşıracaktım.

lalin.askin dedi ki...

AVCILARDAKİ EVİMİZE YENİ TAŞINMIŞIZ.EV PERİŞAN DURUMDA.AÇILMAMIŞ YA DA YARI AÇILMIŞ KOLİLER.HER YERE DAĞILMIŞ EŞYALAR.TABİRİ CAİZ İSE ADIM ATMAYA YER YOK İKEN SEVGİLİ ANNEMİN KOLİLERDEN BİRİNDE BULDUĞU KAPI SÜSÜNÜ KAPIYA TAKMAK İÇİN CAN HIRAŞ BİR MÜCADELE İÇİNDE OLDUĞUNU GÖREN KARŞI KOMŞUMUZ:
"NE KADAR ÇABUK YERLEŞMİŞSİNİZ KERİMAN HANIMCIĞIM İŞ KAPI SÜSÜNE KALMIŞ" SÖZLERİYLE ANNEMİN ABESLE İŞTİGAL DAVRANIŞINI SU YÜZÜNE ÇIKARARAK TEYZEMLE BENİ DUMURA UĞRATMIŞTIR.KAPI SÜSÜNÜ TAKTIKTAN SONRA BİZE DÖNEN ANNEM ŞU SÖZLERİYLE TARİHE ALTIN HARFLERLE ADINI KAZITMIŞTIR:
"OH BE İŞİN ÇOĞU BİTTİ.BAYAA HAFİFLEDİM.HELE BİR ÇAY KOYUN DA İÇELİM" ;)))