6 Nisan 2010 Salı

GÜNAYDIN İLE GÜNE BAŞLAMAK


Sıkı bir Hıncal Uluç takipçisiyim.
İnsanlar onu ya çok sever, ya da nefret ederlermiş.
Ben sevenlerdenim.
Kitaplığımda bütün kitapları bulunur. Her gün girdiğim gazeteoku.com sitesinde  Yılmaz Özdil'den sonra okuduğum ikinci yazardır.
Yıllar önce bir hafta sonu yazısında " Haftanın ilk günü tanımadığınız kişilere Günaydın diyerek yolunuza devam edin.O günü çok daha iyi geçireceksiniz" diyordu.
Bir bildiği vardır diyerek işe gitmek için evden çıktım. Asansörün önünde uzun süre beklemek zorunda kaldım.Üst kattan biri asansörün içinde fakat kapısını kapatmamış belli ki evden birine talimatlar veriyor. Konuşma seslerini duyuyorum. Bir süre sonra sesler kesildi ve asansör katıma indi. İçeri girdim benden yirmi santim daha uzun leopar desenli bir kıyafet giymiş benim yaşlarımda,sahte sarışın bir kadınla karşılaştım. Kadın konuşsa ağzından çıkacak laf şu olacak "Bu dünyayı ben yarattım,öteki dünya için de kocam parayı bastırıp en güzel yerleri alacak"
Hıncal uluç geldi aklıma " Günaydın" dedim. Kadın bir böceğe bakarmış gibi bana bakarak cevap bile vermedi.O dönemde 300 işçinin patronu olarak o bakışın yarısı kadar bir bakışı kimseye atmamış olan ben öylece kalakaldım.
Sinirle arabama bindim. Aynada kendime baktım. Saçlar atkuyruğu, üzerimde bir kazak, kot pantolon, mont.
Tekstil ihracat şirketimiz var.O gün yurt dışına diktiğimiz ürünlerin sevkiyatını yapacağız. Bütün gün Depoda olacağım ve kıyafetim oraya uygun.
Sözde güne iyi başlayacaktık.
Şirkete geldim. Bir ara muhasebe kısmına geçtim.Muhasebe ile benim odamın arasında buzlu camlı bir bölme var.Orada bir gölge gördüm.Odama gittiğimde tanımadığım bir genç elinde cüzdanım ve cep telefonum olmak üzere bana bakıyordu.Adamın şaşkınlığından yararlanıp elinden cüzdanımı ve cep telefonumu aldım. Adam kaçmaya başladı. Bunu fark eden işçiler de peşinden koştular. Bir sokak ileride yakalamışlar. Şirket Polis Karakolunun çok yakınında olduğu için hemen oraya götürmüşler.
Komiser eşimin arkadaşı. Eşim o sıra seyahatte. Hırsızı alıkoymuş ve beni ve olayı gören başka kim varsa onu çağırmış.
Olayı gören muhasebecim..
Muhasebecimi alarak karakola gittim.
Yazımın başında anlattığım gibi kıyafetimi gözünüzün önüne getirin.Çünkü muhasebecim o gün deri siyah bir pantolon giymiş,  topuklu bir bot,saçlar fönlü, güzel bir kazak var üzerinde.
Komiser ile gıyaben tanışıyoruz.Odasına girdik. Masasının karşısında iki sandalye var birinin üzeri dosya dolu diğerine muhasebeciyi oturttu. Bana da sizde şöyle ayakta durun dedi. Muhasebecim itiraz edecek oldu ama ona fırsat vermiyor. Ya  telefonla konuşuyor, ya da eşimle geçen hafta birlikte yemek yemişler ondan bahsediyor.Bu konuşmayı yaparken yüzüme bile bakmıyor.Belli ki kıyafetlerimize bakarak muhasebecimi ben sanıyor.
Sonunda kızcağız  fırsatını bulup beni tanıştırdı. Komiserin yüzündeki ifade görülmeye değerdi.
...Günaydın...
...
Bu arada asansördeki kadına ne mi oldu?  İlahi adalet diyelim. Bir süre sonra bizim çok samimi olduğumuz nüfuzlu biriyle iş yapmak istemişler. Aracı olmamız için uzun süre bizimle iletişim kurmaya çalıştılar.

Hiç yorum yok: