18 Nisan 2010 Pazar

ARPAMIZ FAZLA GELDİ


Kuzenimle Beyoğlu Asmalı Mescit'de bir kafede yemek yiyoruz.
Önümüzdeki kağıt Amerikan servislerinin üzeri çeşitli yazı ve resimlerle dolu. Yemeğimizi beklerken yazıları okumaya çalışıyorum. Çalışıyorum diyorum çünkü yazılar küçük, benim gözler yaşlanmış. Zaten mekan yeni deyimle Teenager bir müşteri potansiyeline sahip. Bir de yakın gözlüğümü çıkarıp dinozor durumuna düşmek istemiyorum. Bira resmi dikkatimi çekti kağıtta ve altında aynen şöyle yazıyor;"Arpamız fazla geldi."
Haydaa..Yanlış okudum herhalde.. Kuzenime " Okusana şunu " diyorum.
Evet doğru.
Biz çocukken yaramazlık yaptığımızda büyükler hem bizi küçük düşürecek, hem de kibar bir kelime kullanacakları zaman kullanırlardı bu terimi."Sizin arpanız fazla geldi galiba"
Bu lafı duyan çocuk anlardı ki; "Evladım sen hayvan mısın? Seni çok besledik yerinde duramıyorsun"
Kendini bilen bir çocuk bu durumda bozulur, bir kenarda oturdu. İşi pişkinliğe vuranlar ise hiç duymamış gibi yaparlar ve yaramazlıklarına devam ederdi. Ama her halükarda bu sözün ağır hakaret içerdiğini herkes bilirdi.
"Arpamız fazla Geldi" Yazısı bira reklamıymış meğer. Bize değil biraya hakaret etmişler şükür.
Kuzenimle eskiyi yad ederken garson siparişlerimizi sordu. İki kişi bir pizza, salata çay ve su istedik. Önce sular geldi. Kocaman bir şarap kadehinde bir parmak...
Garsonu geri çağırıp damlalık istedim. Anlamamış gibi yüzüme bakınca, getirdiği suyu anca damlalıkla içebileceğimi söyledim."Arkadaş doldurmuş ta.." gibi yarım bir cümle ile geri gitti ve sularımıza ilave yaptı. Nihayet sular yarım bardak oldu.
Pizza yiyeceğiz ama garsona önerisini sorma gafletinde bulunduk. Çedarlı pizzayı o kadar övdü ki yemesek alınacak belli, onu istedik. Yanına Yeni moda terim Akdeniz  salata. Bildiğimiz yeşil salata işte..
Sonunda pizza geldi, kuzenimle anlamlı bir bakış attık birbirimize. Zar gibi incecik hamurun üzerine salçalı peyniri karıştırıp koymuş, pişirmişler.
Belli ki aşçı yamağı ilk denemesini yapıyor, hamurun üzerine salçalı peyniri koyup, diğer malzemeleri koymayı unutmuş ve fırına sürmüş. Çıkan pizzamsı şeyi de gençlerin gideceği kafeye gelen bu iki orta yaş bayanlara verelim bir daha gelmeye tövbe etsinler diye düşünmüşler eminim.
Yemekle birlikte istediğimiz iki çaydan benimki yemek öncesi, kuzeniminki yemek sonrası geldi. Garsonun dediğine göre çay bitmiş dibini bana vermişler.
Yemek seremonisinin en hoş anı sokaktan geçen çalgıcıların gösterisiydi.
Dönüş yolunda Hacı Abdullah'da yemediğimiz için kendime kızdım. Kuru fasulye, Pilav, Dolma, Mis gibi turşu ve sütlaç yiyecektik.
Kuzenimin " Acaba başka bir yerde karnımızı iyice doyursak mı?" önerisini hiç duymamış gibi yaptım. Taksim meydanında kestaneciden aldığımız kestaneleri yiyerek evimize döndük.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

akıllı teletabi bak artk bozuluyorm arka arkaya yemek içeren yazılar yazıyrsn canımz çekiyr ayrıca o mekanlara bir de benimle git sonra konuşalm dörtgöz

selma dedi ki...

sevgili dörtgöz
tamam gidelim en kısa zamanda..yemeğe..çılgınlık da yapacağız..(: