9 Mayıs 2011 Pazartesi

GEL DE YAĞMUR YAĞSIN NANA


Sapanca'da yağmur, evimizde hafif bir nem kokusu var. Romatizma ağrısı hissetmediğim için henüz yaşlı sınıfına girmemişim diyebilir miyim?
İstanbul'dan arkadaşım Keriman ile Sapanca'dan arkadaşım Tülay güzel anlaştığına göre bu ilişkiye yaşlılık emaresi diyebilir miyim? Genç olsaydık iki samimi arkadaşın arasına bir üçüncü girdiğinde kıskançlık kaçınılmaz olurdu çünkü.
Annemin evi yıllardır hiç bu kadar steril olmamıştı. Evde ablamın varlığı o kadar hissediliyor ki! Banyo fayanslarının derz dolguları bile derz beyazlatma kalemi ile beyazlatılmış. Çamaşır makinesi tam gün mesai yapıyor. Sapanca'ya gidip ablamı evde görmek çok güzel ama annem açısından yorucu olduğunu da belirtmek zorundayım. 

Yağmur ince ince yağıyor. Bahar yağmur ayı, tabi ki yağacak" diyenler var. Benim kulaklarımda babaannemin sözleri. Sıcak yaz günlerinde yağmur beklediklerinde telefon açar şöyle derdi.
- "Hele nana ne zamandur yağmur yağmadi. Sen gelince yağıyor ya, gel da yağmur yağsun."
Akşam üzeri şemsiyeler elimizde Tülay'a gittik. Ev soğuk ama ortam sıcacıktı. Çantasındaki 11 cüzdanı deşifre ettim diye sitem beklerken memnuniyetini dile getirdi. Oğlu Can'ın  anneler günü için aldığı kahve makinesine  bakarken;
- "Asıl kendi odasına aldığını görmelisin" dedi. Tavırlarına bakılırsa kendisi de hala alınan şeye bir anlam verememişti.

18 yaşında, lise öğrencisi bir erkek çocuğu odasına ne alabilir?
Televizyon, müzik çalar, telefon, saat, lap top, tablo.... Bu tahminleri yüzlerce kalemde devam edebilirdim ama aldığı "Şey" aklıma bile gelmezdi. Can'ın odasına girdiğimde bu aile hakkında  yazacaklarımın kolay kolay bitmeyeceğini anladım.
Kitaplığın alt rafında 50x50 santim ölçülerinde kapağı şifreli bir para kasası duruyordu.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

PARDON ADIM GEÇMİŞ HEMDE BOLCA SEN HER HAFTA SONU BURAYA GEL HATTA BİR MÜDDET BİZDE KAL MALZEME ÇOKKKKK...