27 Aralık 2010 Pazartesi

E.Ö - E.S


Yılbaşı üzeri herkeste bir telaş başladı.
Nereye gidelim, gitmeyeceksek evimize kimi çağıralım, çağırdıklarımız kaç kişi olsun?
Ayy mukaddesler gelmesin. Geçen yıl tam 12'de kocasıyla kavga edip bütün neşemizi bozmuştu. Senin annen de olmasın, benimki de...v.s.
Hadi itiraf edin hayatınızın bir döneminde buna benzer bir konuşma evinizde geçmiştir.
Ben yılbaşılarımı E.Ö ve E.S olarak ikiye ayırdım. Evlenmeden önce ve Evlenmeden sonra.

Evlenmeden önce en eski yılbaşı anılarım ilkokul yıllarımda büyük babam ile birlikte oynadığımız tombalalardı. Büyük babam sayıları hep kendisi çeker yakın gözlüğünün ardında 6 ile 9'u mutlaka karıştırırdı. Normal şartlarda düzgün bir türkçesi olmasına rağmen sıra 3'e gelince tam bir laz olur ve "Uç" derdi.
Büyük babam dindar bir adamdı fakat şimdiki gibi yılbaşılarına tepki gösterip o geceyi yok sayanlardan değildi.
Televizyonla tanışmamızdan sonra yılbaşılarında televizyonu olmayan akrabalarımız bize gelir hep birlikte sabaha kadar otururduk. Yani yılbaşı demek sabaha kadar oturmak demekti. Bir de dansöz çıkardı saat tam 12'de.
Evdeki erkekler Nesrin Topkapı'yı göz ucuyla seyreder, kadınlar kıskançlıkla karışık bir hayranlık duyarlardı.

Bir yılbaşı gecesi muhafazakar bir kesim dansöz seyredilmesin diye kasabanın elektrik trafosunu bozmuş, bırakın yılbaşını birkaç gün karanlıkta kalmıştık. Sonraki yıllarda belediye trafonun yanına zabıta dikmiş sabotajı önlemişti.
Başka bir yılbaşı kuzenimin iki yaşındaki oğlu yüzünden  ağzımızdan burnumuzdan gelmişti. 
Saat tam 12'de dansözün oynadığı sahnedeki balonları görmüş, yaygarayı basmıştı. Ne yaptıysak susturamadık.  Balon kasabamızda her yerde bulunabilecek bir şey değildi. Bir de yılbaşı gecesi açık bir yer bulmak da mümkün olmadığı için çocuğu susturmak için bütün aile seferber olmuştuk ama başarılı olamadık. Velet saatlerce ağladı. Babaanneme kalsa poposuna bir şaplağı hak etmişti ama annesine hatır ettik. Çünkü kuzenim hamile iken eşinden ayrılmış, çocuğunu babasız büyütüyordu. Kızamadık, kızsak ta belli etmedik.

Her yılbaşı oğlu ile bize gelen kuzenim oğlu 10 yaşına geldiğinde ayrıldığı kocası ile tekrar barıştı. Ama  şeker hastası olmuştu. Kırklı yaşlarının başında da vefat etti.
Şimdi eşini televizyonda bir evlilik programında kendisine eş ararken görüyorum. Karısını kaybetmiş zavallı dul adam rolünü nasıl da oynuyor.

Evlendikten sonraki yılbaşılarımız kayak tatillerimizle birlikte gerçekleşti. Gittiğimiz otellerin balo salonlarında bir kaç aile eller havaya 3. 2. 1. yaptık. Gecenin bir yarısı sıcak şaraplarımızla yeni yılı kutladığımız da oldu, 25- 30 kişilik aile toplantıları da yaptık. Ama çekirdek ailemizle hiç bir yılbaşı geçirmedik. Hep kalabalıktık.
Bu yazdıklarımla sanki evlendikten sonra  güzel yılbaşıları geçirmemişim gibi algılanmasın. Geçmiş resimlerime baktığımda hepsinde gözlerimin içi gülüyor, mutlu bakmışım objektiflere.
Son birkaç yıldır kızlarımla ve aramıza katılan "Beyefendi" ile her güne şükrederek sakin, huzurlu geçiriyoruz yılbaşını.
Allah bozmasın.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

biliyorsun bazı yorumlarımı telefonda veya yüzyüze yapıyorum mahalle baskısı nedeniyle ama bu güncene yorumumu yazıyorum arkadaşım duygularını çok güzel paylaşmışsın yeni senede herşey senin istediğin gibi olsun sevgiler dörtgöz teletabi

selma dedi ki...

Sevgili arkadaşım.
Yaptığın güzel temennilerin hepsi senin de olsun. Sevgiler..