3 Haziran 2011 Cuma

YOLDA


Otogarın bekleme salonundayız.
İçeriye anne oğul girdi. Anne 50 yaşlarının ortalarında, oğul ise 30 civarı. Anne güzel bir pardösü, uygun eşarp, muhafazakar bir görüntüde. Böyle bir annenin oğlu ortalama bir görüntü sergiler diye düşünürken oğul o kadar tezat bir haldeydi ki yazamadan edemeyeceğim. Rock'çıların saçlarına benzer uzun saçlarını arkadan tutturmuş, siyah, hafif topuklu kovboy çizmeleri, aynı renkte omuzundan çapraz astığı deri bir çanta.
Gelip yanımdaki koltuklara oturdular. Anne elindeki küçük çantayı kucağında tutacağına herkesin bastığı yere bırakırken, oğlu çantasını kucağına aldı ve içini açarak ayakkabı boyası çıkarttı. Zaten pırıl pırıl olan kovboy çizmelerini bir güzel parlattı.
Sanki güneşe hiç çıkmamış gibi duran ince, solgun bir yüzü vardı. İçeriye ilk girdiklerinde;
- Anne gel burası boş, dedikten sonra hiç konuşmadılar. Otobüsleri gelene kadar yaklaşık 20 dakika kadar öylece durdular.

Sapanca'ya gidecek otobüsü bekliyorum.
17-18 yaşlarında bir kız çocuğu ve annesi girdi içeriye. Dışarıda yağmur iyice hızlanmıştı. Islanmamak için hızlı yürümüşler belli. Kız normalin üstünde bir kiloya sahip, anne daha zayıf. Ellerindeki tıka basa dolu çantanın fermuarı bozulmuş, içindekiler görünmesin diye tahminen kızın tişörtü olan bir bezle kapatılmış.
Kadın sandalyeye oturur oturmaz herkesin duyacağı bir sesle bir kaç kez yakındı.
- Öldüm anam.
- Yaşıyorsun ya! demek istedim.
- Sen buna yaşamak mı diyorsun? dese ne cevap verirdim.

Otobüsteyim.
Evler, ağaçlar, arabalar kayarcasına yanımdan geçiyor.
Yağmur hızını arttırmış, trafik sıkışıyor. Başka bir otobüs yanımızdaki şeritte, kah biz onu geçiyoruz, kah o bizi.
Şoför hariç içeridekilerin hepsi kadın. Bir kaç tane de çocuk var içeride. Kadınların yaş ortalaması 40- 45 gibi görülüyor.
Onlar bizim otobüse biz onlara bakıyoruz. Belli ki içeride müzik çalıyor, gülerek tempo tutuyorlar. Otobüslerimiz aynı hizaya geldiğinde  tempoyu andırıyorlar. Bir kaç tanesi çok eğlendiklerini ifade etmek için dar koridorda oynamaya çalışıyor.
Önce içerideki kadınlara bir saç boyası firması sponsor mu oldu acaba diye düşünüyorum. Çünkü pek çoğunun saçları aynı renk sarı. Sonra bakıyorum pek çoğu aynı zamanda kısa saçlı. 
Kadınlar yaşları ilerledikçe saçlarını kısa kestirmeyi tercih ediyorlar. Saçların azalması, uğraşma isteğinin olmaması, uzun saçın gençlere daha çok yakıştığı düşüncesiyle kısa saçı benimsiyorlar. 
Kısa, sarı saçları ile yanımızda seyreden otobüs bir ara bizi geçtiğinde otobüsün arkasında Büyükçekmece Belediyesi yazısını okuyorum.  Belli ki Belediye kadınlara yakın mekanlardan bir yere gezi düzenlemiş. 
Otobüse tekrar yetişiyoruz. En arkada 7-8  yaşlarında bir oğlan çocuğu. Somurtmuş oturuyor. Nedense okula gitmemiş, annesi de yanına almış, ama kadınların arasında sıkılmış.
Hoşuma gidiyor gülümsüyorum.
Benim gülümsemem hoşuna gitmiyor , dil çıkartıyor.

Hiç yorum yok: