27 Mart 2011 Pazar

SORU


Siz de farkındamısınız acaba artık hiç bir şey eskisi gibi değil. Havada  fırtına öncesi sessizlik var. Bir sandalın içine doluşmuş ağır ağır bir nehirde dolaşıyor  gibiyiz. Sanki o  sandal nehirde tasasız sakince dolaşırken aslında tam da bir şelalenin köşesindeymiş de farkında değilmiş gibi bir durum yaşıyoruz. Keşke bazen yukarılardan kendimizi seyredebiliyor olsaydık. 
Moralinizi bozmayayım ama son günlerde düşündüklerim bunlar. Arap yarımadası ateş almış kaynıyor, Japonya'da şimdiye kadar duyduğumuz en büyük deprem yaşanmış, Komşumuz Yunanistan iflas etmiş, Avrupa ülkeleri borç batağında, Amerika tarihinin en sıkıntılı günlerini yaşıyor, bir sürü askerimizin şehit olması pahasına sahip çıktığımız Kıbrıs yakamızdan düşün diyor, evine ekmek getiren kendini şanslı sayıyor.

Bir yer var mı bildiğiniz?
Sen ben kavgasının olmadığı,
Güneşin her sabah yeni umutlara doğup, mutluluğa battığı.
Kara gecelerin lacivert kadifeye benzediği,
Gülümsemelerin ardından "Aman bir terslik olacak" endişelerinin yaşanmadığı.
Kuvvetlerin başkaları üzerinde değil sporlarda sınandığı,
Var olanın yok olana hava atmadığı,
Yağmurda ıslanmanın haz, rüzgarların sadece  saçları okşadığı, 
Üşüdüğünde ellerini nefesiyle ısıtacak sevgili, ağladığında gözyaşını silecek sıcacık bir dost.
Bir yer var mı bildiğiniz?
Hadi hep birlikte gidelim diyeceğiniz.
Bu dünyayı kirlettik, gözümüz başka dünyalarda. 
Aslında oralarda da değişen bir şey olmaz biz, aynı biz oldukça...

Hiç yorum yok: