26 Mart 2010 Cuma

BAŞIMIZDAN GEÇENLERE DEĞİL , KAFAMIZDAN GEÇENLERE İÇELİM

Bu başlığı okuyan alkolle aramın çok iyi olduğunu düşünebilir. Evimizde yıllardır her türlü içki olmasına rağmen özel bir neden olmadan içtiğimi pek hatırlamıyorum. Alkol ile ilgili ilk deneyimim 23  yaşımda oldu. Çalıştığım işten üç kız arkadaşımla birlikte yeni evlenen bir arkadaşımızın evine yatıya gitmiştik. Amacımız votka içip sarhoş olmaktı. Arkadaşımızın eşi biz dört kafadarı yalnız bırakmış, geç vakit döndüğünde evin muhtelif yerlerinde yıkılmış halde bulmuştu. Allahtan utanacak bir durum yoktu. Yıllardır tanıdığımız ve bildiğimiz bir gençti. Dağıttığımız evi temizledi.  (Çok alkol alan birinin evi nasıl dağıtacağını tahminlerinize bırakıyorum.) Ayılalım diye kahveler yaptı. Sonunda pes edip gitti yattı.
Ben  kanepede elimde arkadaşımın  gitarı olduğu halde uyandım. Bütün bir gece "size gitar çalacağım" diye kafalarını şişirmişim.

Bana göre içki  sadece şaraptır. Rose şarabı favorimdir Kırmızı ise en çok içtiğim.
NTV de  Vedat Milor'un hazırladığı Tadı damağımda programını izlerken, dört yıl önce evimizdeki 150 adet Romanya şarabını düşündüm.
Ömer Hayyam geldi aklıma.

Cennette huriler varmış kara gözlü
içkinin de oradaymış en güzeli,
desene biz çoktan cennetlik olmuşuz.
bak,bir yanda şarap, bir yanda sevgili.

Peki şarapla ilgili ne biliyoruz?
Kırmızı şarap büyük, beyaz şarap küçük kadehte içilir.
Kırmızı şarap oda sıcaklığında servis edilir ve kadeh bitmeden üzerine ilave yapılabilir.
Beyaz şarap soğuk servis edilir ve kadeh bitmeden yenisi konulmaz.
Şarap şişesinin mantarını açarken ses geliyorsa  yatay saklanmış demektir.
Şarap  yatay saklanmalı ve zaman zaman döndürülmelidir.
Çok paranız varsa mutlaka Chardonnay ve  Cabarnet Sauvignon içmelisiniz.
İçemezseniz de adını bilin yeter.
Beyaz etle beyaz şarap, kırmızı etle kırmızı şarap klişesine girmeyeceğim.
Sadece  şunu söyleyebilirim;
Şarabı sevdiklerinizle için.

Sultan Abdülmecit boğaziçinde büyük bir bağın sahibi olan bektaşi babasını ziyaret eder. Bağda üzümler doludur.
Sultan Abdülmecit sorar;
-Bağın maşallah çok büyük. Üzümleri ne yapıyorsun?
-Müritlerle yiyoruz sultanım.
-Buradaki üzüm yemekle biter mi?
-Yemediğimizi de sıkıp fıçılara basar, suyunu içeriz.
Sultan merakla ;
- Peki sıkılmış üzüm şarap olmaz mı?
Bektaşi ;
- Vallahi sultanım  biz üzümü sıkıp fıçılara basarız. Allah ne isterse o olur.

5 yorum:

Adsız dedi ki...

harika bir anlatm olmuş özellikle şarabı sevdiklerinizle için kısmına bayıldım.... sen bizi sevmiyormusun dörtgöz

Adsız dedi ki...

birtanem en sevdiklerim listesinde başlardasın...

Adsız dedi ki...

yazdıklarını okuyunca o geceyi tekrar yaşadım .unutulmayacak güzel bir anı,keşke o yaşlarda olup o günleri tekrar yaşayabilseydik.....

Adsız dedi ki...

tülay

selma dedi ki...

Sevgili tülay
içtiğimiz o votkanın tadını hala unutmadım.