19 Temmuz 2010 Pazartesi

ŞÜKRAN - YALLAH


İskenderun Arsuz'da denize çok yakın olmayan fakat yeni yapıldığı için temiz, havuzlu, kaydıraklı bir otelde kaldık.
Arsuz'un Antalya'nın tatil kasabalarından bir farkı yok. Hatta bazılarından daha güzel diyebilirim. Yazlıklar son derece güzel. Pek çoğu iki, üç katlı siteler, yeşillikler içinde. Akdeniz ikliminin bütün özellikleri aynen mevcut, sadece sanırım dalgası biraz daha fazla. 
Otelimiz yukarıda da dediğim gibi temiz, yeni bir otel. Konaklayanların  çoğu Suriye'den gelen arap turistler. Otoparka gidince hayretten ağzım açık kalıyor. Türkiye'de bile görmediğim büyüklükte Suriye plakalı arabalar görüyorum. Bazı arabalarda araba sahibinin isimleri, bazılarında da dini vecizeler var. Şimdiye kadar gördüğüm en büyük Jipin arkasında Önce Arapça , sonra Türkçe, şöyle yazıyordu. "Seni tanımayan Ölüdür ya Resulullah." İyi güzel de bu kadar büyük bir araba gösteriş ve israf değil mi? Müslümanlıkta israf var mı?

Valizlerinin markasından, arabalarının büyüklüğünden zengin oldukları anlaşılan araplar giyim konusunda o kadar özenli değiller.
Kadınlar giysileri ile havuz başında şemsiye altında otururken erkekler mayo ile havuzda yüzüyor. Çocuklara sonsuz özgürlük tanınmış. Asansöre girip çıkmaktan, tuşları ile oynamaktan asansörü bozacak kadar rahatlar. 
Akşam otelin havuz kenarında canlı müzik vardı. Arap turistler neşe içinde gece boyunca kendi müziklerini çalan orkestra eşliğinde oynadı. Yalnız  burada havuzdaki durumun tersine erkekler otururken, oynayanlar kadınlardı.
 Etraftan  "Şükran ve Yallah" konuşmalarını sıkça duyduk.

Arsuz'dan çıkıp güneye, kıyı boyunca giderseniz muazzam bir manzara ile karşılaşırsınız. Yemyeşil çam ağaçlarının arasından masmavi Akdeniz size gülümsemektedir. Arsuz'un tam bitiminde, Kale köy karşılar sizi. On beş, yirmi haneli köye girişte bembeyaz boyası ile diğer binalardan uzakta, bir romanın veya filmin hoş bir sahnesini seyreder gibi görünen  Deniz feneri için bile burayı görmelisiniz.
Köylülerden birkaçı kıyıda damında sazlar olan, çay bahçeleri yapmışlar.  Önümüzdeki kayalara vuran denizin sesini dinleyerek çaylarımızı yudumladık. Kızlar resim çekmekle meşguldü. Ne deniz fenerine, ne muazzam manzaraya, ne de çayın tadına ilgi gösterdiler. Birbirlerinin resimlerini çekerken; "Bu resmi facebook da yayınlayayım." derdindeler. Çevrede gördükleri üç tane ördek daha çok ilgilerini çekti.
Gençler nasıl da günlük yaşıyorlar ve ilgileri kısa süreli oluyor diyeceğim, kendi gençliğim geliyor aklıma. Hangimiz Nirvanaya ulaşmak istemiştik ki bu yaşlarda..
Gençlik böyle bir şey işte..
Sair ne demişti?
"Bir gençlik ölümü saklı kalmış bizde."
Saklı mı kalmış gerçekten?

3 yorum:

eymenerdogan dedi ki...

3 Gün önce bir tv kanalında Arsuz kasabası hakkındaki programı izleyip öğrendiğim bilgiyi sizlerle paylaşmak isterim.. Arsuz Belediye Başkanı Fuat Süme Türkiye Cumhuriyetinin ilk ve tek gayrimüslim belediye başkanıymış. Bence bu kasabanın dini ayrım yapmadan seçimlerde oy kullanmasını takdir etmeli ve aşırı uç kesimlere örnek gösterilmeli..

selma dedi ki...

Sevgili eymen,
araştırıyor ve unutmuyorsun..
seni tebrik ediyorum.
sen iyi bir avukat olacaksın. sonra da belediye başkanı..(:

eymenerdogan dedi ki...

cevabım biraz geç olacak özür dilerim :)
Umarım sizinde dediğiniz gibi önce iyi bir avukat olup daha sonrada doğup büyüdüğüm memleketime belediye başkanı olarak hizmet verebilmek isterim :)