20 Şubat 2011 Pazar

ASLINA RÜCU


Samanyolu TV'de "Ayna" isimli güzel bir belgesel var. Erken saatlerde hangi gün olduğunu bilmiyorum ama gece yarısı 24'den sonra denk geliyorum. Dizi filmlerden, yarışma programlarından sıkılanlar, seyahati seven benim gibiler için çok güzel bir program.
Programın bu bölümünde Amerika'da  Arizona eyaleti tanıtılıyordu. Arizona deyince akla Büyük Kanyon (Grand Canyon) geldiği için orasını uzun uzun anlattı programı yapan adam. Hakkını vermek lazım, gittiği ülkeleri çok güzel tanıtıyor. Fazla ayrıntıya girmeden, sıkmadan ama önemli konuları atlamadan. Bunları yaparken muadili başka programlarda olduğu gibi sululuk yapmadan güzel bir program sunuyor. 

Yine aynı tarza Grand Canyon'u anlattı. Kanyonun uzunluğu 466 kilometre,(Neredeyse Türkiye'nin kuzeyden güneye genişliği kadar) kanyonun  genişliği  2.5 kilometre. Derinliği ise 1.5 kilometre. Ortasından Kolorado nehri geçiyor. Milyonlarca yıllık  geçmişi ile arkeologların çok sevdiği bir yer.
Burayı görmeye yılda binlerce turist geliyormuş. Turistlerin etrafı görebilmeleri için uçurumun kenarlarına çelik halatların koruduğu çitler yapılmış. Bizim sunucu bu çitlerin arkasında durarak  bilgiler verdi, anlattı. 
Ve fakat birden aslına rücu etti.
Çelik çitlerin olmadığı dar, oldukça tehlikeli bir kenara gelerek şöyle dedi; Umarım bu kaya sağlamdır. Bu kayaya çıkan bizden başka kimseyi de göremedik.
Sen de çıkma, oraya çıkmasan program olmuyor mu?
Adam kendi ağzı ile söylüyor buraya başka kimsenin çıkmadığını. Grand Kanyonda o kayayı sen bulmadın, asırlardır orada duruyor. Yıllardır birileri burayı ziyaret etmiş kimse bu kayaya çıkmamış. Kendini tehlikeye atmanın anlamı ne?
Biz Türk'üz bize bir şey olmaz.
He olmaz...
Birden o düzgün adam gitti  "Biz Türk'üz bize bir şey olmaz" demeye getirdiği bir davranışta bulundu.

Aslına rücu etmek vardır hani!
Değişirsiniz çabalarsınız ama bir an gelir bir hareketinizle aslınıza dönersiniz.
Aslına rücu etmek kavramı eşler arasında çok yaygındır ama  kadınlar daha çok dillendiriyorlar.
Cicim ayları bittiğinde, kibar, anlayışlı, sevecen adam gider, yerine kaba saba biri gelir.
İşe başladığınızda melek gibi olan   patronunuz 6 ay sonra bağırıp çağırmaya başlar.
Her anlattığınızı can-ı gönülden dinleyen, yaptığınız esprilere gülen kız arkadaşınız bir süre sonra siz konuşurken cep telefonu ile oynar.
Kibarlıktan, nezaketten, saygıdan dem vuran bir adamın   eşini dövdüğünü öğrenirsiniz.
Cemal safi şiirinde ne güzel söylemiş;
Sen benim gözümde bir kifayetin.
İlk değil alçağı yüksek görüşüm.
sanma ki sen bana ihanet ettin;
O, senin aslına rücu edişin.
..
Doğduğumuz andan itibaren sürekli bir değişim içinde oluyoruz. Yaşadığımız yer, birlikte olduğumuz insanlar, eğitimimiz, hırslarımız, yaptıklarımız ve yapamadıklarımız bize bir şeyler katar, çıplak derimizi katman katman örter, şekillendirir. Değişmiş, gelişmiş, eğitilmiş görünürüz.
Ta ki aslımıza Rücu edene kadar...

Hiç yorum yok: