5 Nisan 2011 Salı

KOÇ


Blogumun yanındaki reklamlarda Koç Üniversitesinin reklamını görünce 5 yıl önce kızımı yurduna yerleştirdiğimiz gün geldi aklıma. Arabanın arkasına eşyalarını, küçük bir televizyonu koyup çıkmıştık yola. Yol boyunca Koç başı amblemli tabelalar ile yol bulmamızda yardımcı oluyordu ama, İstanbul bitti yol bitmedi derken Sarıyer sırtlarında Boğazın Karadeniz'e ulaştığı yere yakın, ormanın içinde bir kapı çıktı önümüze. Harry Potter izleyenlerin hatırlayacağı Hogwards Büyücülük okulunun binasına benzer bir ortamda çevremize hayranlıkla bakarak ağaçlıklı yolda yurtlara ulaştık. Üçer katlı taş binalardan oluşan yurtlar bile başlı başına o okulda okuma isteği uyandırıyordu insanda.

Kızımın okuduğu 4 yıl boyunca sık sık ziyaretine gittik. O da ilk yıl haftasonları geldiği halde son yıllarda daha az gelmeye başladı. 
İstanbul'a kar ilk oradan yağar, son olarak orada biterdi. içeriye girdiğinizde "Nerede bu öğrenciler?" deme ihtiyacı duyardınız. Sanki öğrencilere içeriye girdikleri andan itibaren çip takmışlar ve taşkınlık yapmaları önlenmiş düşüncesi belirirdi insanda. Dört yıl boyunca sıkça gittiğim bu okulda bir kez bile sarmaş dolaş gençler görmedim.  Bağıran, yüksek sesle konuşan kimseye rastlamadım. Bu yazıyı yazarken kızıma sordum o da teyit etti.

Sanırım her öğrencinin hayalini kurduğu okullardan biriydi Koç Üniversitesi.
Görkemli festivallere, etkinliklere ev sahipliği yaptı. 
Mezuniyet törenleri filmlerde izlediğimiz Oxford, Cambridge Üniversitelerinin mezunuyetleri gibi görsel bir şölen gibiydi. Kızım Koç Üniversitesinde mutlu oldu, beni de anne olarak mutlu etti. Rahmetli eşim mezuniyetini göremedi. Belki de kızım tam kepini fırlatırken, yukarıda bir yerlerden ıslıkla tezahurat yapıyordu. Kimbilir..
Blogumun kenarındaki Koç reklamı aldı beni geçmişe götürdü. 

Hiç yorum yok: