24 Kasım 2010 Çarşamba

ÖĞRETMENLER GÜNÜ


İlkokul öğretmeninin ismini hatırlamayanınız var mı?
Çok fazla okul değiştirmediyseniz hemen hepiniz hatırlıyorsunuzdur.
İlkokul öğretmenim Sevgi İnce aynı zamanda mahallemizden komşumuzdu. 
Çok güzel giyinen bekar genç bir kızdı. Gerçi o zamanlar kendi yaşımın küçüklüğünden ben onu çok yaşlı düşünüyordum fakat ilk öğretmenlik mesleğine bizimle başladığına göre yirmili yaşlarda olmalıydı.
Eskiden öğretmenlere daha mı iyi maaş veriyorlardı bilemiyorum ama çok güzel giyindiğini hatırlıyorum. Aslında okuldaki bütün bayan öğretmenler güzel giyinirdi.
Alaçam ilkokulunun iki güzel öğretmeni vardı. Pınar öğretmen ve Sevgi öğretmen. 
Biz şanslıydık.  Genç ve hevesli bir öğretmenden eğitim aldık. Ablam ve ağabeyim ile aynı okuldaydık. Benim ilkokula başladığım yıl ablam son sınıftaydı. 

Bir gün teneffüste bir iki arkadaşının yanında ağladığını gördüm. Nedenini sorduğumda öğretmenlerinin cetvel ile ellerine vurduğunu söyledi. Elleri kıpkırmızıydı. Böyle bir olay yaşamadığım için dehşete düşmüştüm. Tahtadaki yazıyı okuyamamış. Buna benzer cezalandırma yöntemlerini sık sık duydum okul yıllarımda.
Birkaç yıl sonra ablamın ileri derecede miyop olduğunu anladık. Şimdi kızlarımdan biliyorum. Gözlüksüz tahtadaki yazıları görmesi mümkün değilmiş. Okuldan soğumuştu çok okumadı. Oysa üniversiteyi rahatlıkla okuyabilirdi.
Ağabeyim yaramaz bir öğrenciydi. İlkokulda bir kaç yıl kaldı. O yüzden aynı dönemlerde okuduk. 

Bir gün öğretmeni beni sınıfımdan çağırdı. Ağabeyimin sınıfına gittim. Ağabeyim tahtanın yanında başı önde duruyordu.
Öğretmen sordu; 
-Akşam sizin sokakta  elektrikler mi kesikti? Ağabeyin ödevini yapamamış.
 Ağabeyim gözümün içine bakıyor, okul çıkışı dayak yeme ihtimalim var. Dahası çantasını da bana taşıtıyor. Yandık.
- Hayır elektrikler kesik değildi, dedim.
Sınıfıma geri döndüm. 
Okul çıkışı ağabeyim beni bekliyor ama bağırmadı, çantasını da taşıtmadı. 
Öğretmen tembih etmiş. " Yarın kardeşini tekrar çağıracağım şayet kızı hırpalarsan vay haline" diye.

Çevremizde bir haksızlık olduğunda aslan kesilen,  otobüste ayakta yaşlı biri varken yer vermeyen gençlere ayar veren, herhangi bir sırada düzeni bozan birine haddini bildiren bir teyze, amca varsa muhtemelen öğretmendir.
Öğretmenler günü tüm öğretmenlere ve öğretmeyi sevenlere kutlu olsun.

Bu vesile ile size bir film tavsiye edeceğim.
"İki Dil Bir Bavul."
2008 yapımı filmde yeni mezun bir öğretmenin Şanlıurfa'nın Siverek ilçesine bağlı Demirci köyünde geçirdiği  ve Türkçeyi doğru dürüst bilmeyen çocuklarla yaşadığı bir yılı anlatıyor.
Film Altın Portakal en iyi film ödülü, Ortadoğunun en iyi filmi ödülü, Altın Boğa ödülü, Altın Koza ödülü alınca Bayındırlık ve İskan  bakanlığı da filme ödül vermiş. Dikkat ettiyseniz  Kültür Bakanlığı  değil.
"En iyi müzik ödülü."
Yönetmenler Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan anlatıyor,
" Bakanlığı aradık bu ödülde bir yanlışlık olmasın diye. Yok doğru dediler. Ama bizim filmde hiç müzik yoktu ki!"

1 yorum:

sahra dedi ki...

iki dil bir bavul gerçekten çok güzeldi. en sevdiğim karakter "zilkif" (zülküf). bir de içinde müzik olmayan filmin en iyi müzik ödülü alması da çok komik değil midir?