16 Mayıs 2010 Pazar

DÖVME Mİ, DÖVMEK Mİ?


Menopoz belirtileri başladığından bu yana gece uykularım azaldığı için, geç vakit ne kadar abuk sabuk programlar varsa onları izliyorum.
National geograpic, Discovery Chanel ve bilumum kanalları dolaşırken, sık sık "Miami Ink" adında Miami'de faaliyet gösteren bir dövmecinin programını seyrediyorum.
Dövmecide 5 erkek bir kadın çalışıyor. Çalışanların her tarafı dövme içinde. Hatta bir bölümde dükkana alacakları bayan seçimlerinde bir bayanın yaptığı işi çok beğenmiş olmalarına rağmen vücudunda dövme olmadığı için işe almamışlardı.
Müşteriler o kadar garip isteklerle geliyorlar ki " Amerika aşmış..." sözüne inanmamak mümkün değil.
Bir kadın elinde ölen köpeğinin resmi ile gelmiş ve sırtına o resmi yaptırmak istiyor. 
Bir adam Yıllar önce hapis yatmış ve bunu unutmamak için kalçasına boydan boya ejderha resmi yaptırıyor.
Hapis ve Ejderhanın bağlantısını anlayamadım ama adam o kadar ciddi konuşuyor ki, o ejderha resmi olmadan sanki hayatına devam edemeyecek.
Bir kadın havuzda boğulan kızlarının resmini omuzunda istiyor.
Feminen görünümlü biri;  Babasının evlendiğinde hediye etmeye söz verdiği melek figürlü tabloyu getirmiş "Benim evlenmeye niyetim yok. Babam da bu şartlarda bana bunu vermeyecek. Siz en iyisi bu resmi göğsüme yapın" diyerek Mona Lisa boyutlarındaki bir resimle geliyor.
Doğrusu, çalışanlar "Deli misiniz, bu ne böyle" demiyorlar. Hepsi sanki müşteriler kendilerinden Monet'nin tablolarından birini istemiş gibi kafa sallayıp istediklerini yapıyorlar.
Burası Miami, her daim yaz olduğu için insanlar açıkta kalan yerlerini dövme ile kapama eğilimindeler anlaşılan.
8 yıl önce kızım ve arkadaşımla Miami'ye gittiğimizde bu kadar dövmeli birilerine rastladığımızı hatırlamıyorum. İkiz kulelerin yıkılmasıyla bunalıma giren Amerikan halkı, sanırım ne yapacağını şaşırdı.


Büyük kızım 18 yaşını doldurmadan bir kaç ay öncesinde dövme konusunda beyin yıkama faaliyetlerine başlamıştı.
Önceleri " Asla olmaz" tepkilerimiz daha sonra; " Dur bakalım" olarak geçiştirildi. Fakat unuttuğumuz şey kızımın inadıydı. Kendi bildiğini okumazdı ama bizden izin alana kadar da yakamızı bırakmazdı.Sonunda pes ettik.
Doğum gününde birkaç arkadaşı ile dövmeciye gitmiş ve allahtan bikini giyildiğinde görülebilecek bir yerine Ambigram olarak Eighteen  yazdırmıştı. Yani yazılan yazı aşağıdan bakıldığında da yukarıdan bakıldığında da aynı okunuyordu.
Ben bu yazıyı  "Eyvah bunun devamı gelecek" olarak algıladıysam da rahmetli eşim "Bari benim ismimi yazdırsaydın" diyerek, tipik kız babası tepkisi gösterdi.
Aradan geçen dört yıl içinde dövme konusu bir daha açılmadı.
Yakında  "Babamın vasiyeti" diye  bir yerlerine babasının ismini yazdırabilir..
Hadi birinden ümidi kestik diyelim. Gerideki iki kız da ablalarının çalışkanlığını değil de çılgın düşüncelerini takip etmeye bayılıyorlar.
Korkuyorum..

2 yorum:

Adsız dedi ki...

kızını DÖVMEyen dizini döver. hihihi :)

Adsız dedi ki...

babamın vasiyeti üzerine bende 18 yaşımda başının etini yicem anniş şimdiden haberin olsun :)