13 Ağustos 2012 Pazartesi

HER ŞEYE RAĞMEN


Yazılarını takip ettiğim bazı arkadaşlar son günlerdeki terör olaylarından, ölümlerden, can sıkıcı durumlardan dolayı yazmaya heveslerinin kalmadığını, bu kadar olumsuz ortamda yazmanın içlerine sinmediğini söylüyorlar ve yazılarına ara vermek istiyorlar.
Onların bu düşüncelerine  saygı duysam da fikirlerine katılmadığımı söylemek istiyorum. Bu ortamı yaratanların asıl hedeflerinin insanları ürkütmek, sindirmek olduğunu ve pes etmemiz, hayattan beklentimizin kalmadığını hissetmemiz halinde,  bu ortamı hazırlayanlara hizmet etmiş olacağımızı düşündüğümden yazılarıma devam etmek, hatta neşeli şeyler yazmak istiyorum.

Babam öldüğünde 24 yaşındaydım. Böyle bir ramazan ayının son gününde ani bir kalp krizinde vefat etmişti. Henüz 55 yaşındaydı. Yatmadı, uzun bir hastalık evresi geçirerek bizi ölümüne alıştırmadı. Yine de ölümünün yedinci gecesi akrabalarımızdan birinin gayri ihtiyari yaptığı komik bir hareket evdeki herkesi kahkaha ile güldürmüştü. O gün anladım ki ne kadar acı çekersek çekelim, ne kadar kasvetli bir ortamda olursak olalım, gülmek, umut etmek, neşelenmek de hayatın bir parçası. Nefes almak, yemek yemek gibi gülmeye, mutlu olmaya ihtiyacımız ver. Hatta üzgün olduğumuz zamanlarda gülmeye daha da çok ihtiyacımız var.
Normal şartlarda biz gülerken dünyada bir dakika içerisinde;
10 kişi açlıktan ölüyor.
15 çocuk sakat dünyaya geliyor
9 kişiye AIDS virüsü bulaşıyor.
1 kadın doğum sırasında hayatını kaybediyor.
107 insan hayatını kaybediyor.
40 kadın sağlıksız ortamlarda kürtaj oluyor.
360 yere yıldırım çarpıyor.
Sadece bir dakika içerisinde dünyada bunlar oluyor. 
Ama hayat bir şekilde devam ediyor. 
Müsaadenizle ben neşeli yazılar yazmaya devam edeceğim. 
Yaşadığımız bütün kötülüklere inat.

2 yorum:

Uyuşuk Hayalperest dedi ki...

Size katılıyorum.
İnsan acıyı çabuk unutuyor çünkü. Yada öylesini seçiyor. :)

Adsız dedi ki...

bencede yazılara tam gaz devam t.k