30 Aralık 2014 Salı

ALTI GÜNDE ÜÇ ÜLKE - ALMANYA


Erasmus programıyla Almanya Düsseldorf'ta olan kızımı Eylül'den beri görmüyordum. Özlem tavan yapmıştı, facetime ile görüşmelerimiz yetersiz kalıyordu derken Beyefendi güzel bir jest yaparak "Hadi seni kızına yollayalım." dediğinde ikiletmedim. Birden kendimi süresi geçmiş pasaportumu yenilerken ve bilet telaşında buldum. Sevgili arkadaşım Filiz de planıma dahil olunca telaşın bir kısmını o yüklendi. 
21 Aralık günü sabah erkenden Yeşilköy Havaalanında bulduk kendimizi. Ağzımız kulaklarımızda. Havanın soğukluğunu hissetmiyoruz bile. 

Son yıllarda iyice çoğalan  Lounge'lerden birinde uçak saatimizin gelmesini bekledik. Rötar yok, uçaktayız. Filiz film izlemeye başladı, ben döndükten bir gün sonra finallere gireceğim için ders notlarımı çalışmaya başladım. 
Düsseldorf  havaalanında mercimeğim ağzı kulaklarında bekliyor bizi. Bendeki mutluluk tavan yapmış.
Hasret giderme sona erdiğinde kırk yıllık Almanyalı gibi bizi toparladı iki ayrı tren yolculuğu ile evine götürdü. 

İKEA reklamlarından çıkmış gibi küçücük sevimli bir bir stüdyo daire. Hemen yayıldık, dinlendik ve şehri gezmeye çıktık. 
Noel dolayısı ile Alstadt meydanı tıklım tıklım dolu. Minik ahşap dükkanlarda yiyecek içecek, hediyelik eşyalar satılıyor. O kadar kalabalık ki satış yerlerine yaklaşmak bile zaman alıyor. Sıcak şarap içilen yerlerin önü daha bir yoğun. Sıra sıra dizilmiş barlar ve restoranlardan dolayı Düsseldorf için dünyanın en uzun bar tezgahı deniliyormuş.  Hemen aklımdan şöyle bir şey geçiyor:

Bu kadar kalabalıkta insanlar alkol alıyorlar ve hiç bir taşkınlık, taciz yok. Hayret! Sonra bu kadar bira içen insanlar ertesi gün nasıl çalışıyorlar? Almanya nasıl oluyor da AB ülkeleri arasında en iyi durumda olan ülke, nasıl oluyor da hiç dış borçları olmadığı gibi dışarıya borç verebiliyor, bunu da gururla bilbordlara yazıyorlar?
Angela Merkel bunu nasıl başarmış, nasıl oluyor da ilk eşi  Ulrich Merkel'den boşandıktan sonra ikinci evliliğini yaptığı Kimya Profösürü Joachim Sauer'in soyadını kullanmıyor. Hem ikinci eş bu duruma bozulmuyor mu?
Neyse konumuza dönelim.

Çok açız fakat yeniliğe aç olmadığımız için bildiğimiz bir şey yemek istiyoruz. En azından içerisinde domuz eti olmadığına emin olalım.
Mc Donalds...
Düsseldorf Ren nehri kıyısında kurulmuş bir fuar kenti.  Düssel deresi kente adını vermiş. 
Gri bir şehir beklerken yeşillikler içinde bir şehirle karşılaşmak güzel bir sürpriz oldu. 

İstanbul'dan gelen biri buranın trafiğini taşra trafiğine benzetebilir. Işıklarda bekleyen arabalar o kadar azdı ki hayret ettik. Sonra gezdiğimiz yerlerde tren ve metro ağlarını gördükçe araba kullanmanın anlamsız olduğunu fark ettik. Tam kapının önünden tıkış tıkış olmayan bir toplu taşıma aracına biniyorsanız neden arabanızı kullanasınız ki?

Burada Smart denilen iki kişilik otomobilin çok olması dikkatimi çekmişti. Sonra araştırdığımda ülkede en çok Smart kullanan şehir Düsseldorf'muş.
Biz neredeyse bir günde Düsseldorf'u bitirdik, eve dönüp dinlendik.
Yarın Hollanda-Amsterdam.
Hadi hayırlısı.


1 yorum:

Uyuşuk Hayalperest dedi ki...

Güzel bir jest olmuş gerçekten.
Şehre doymuşsunuzdur ama kızınıza doyamamışsınızdır. :)
Allah kavuştursun.