18 Mart 2013 Pazartesi

DJ


Şişli'de bir hastaneye hasta ziyaretine gideceğiz. Akşama doğru ortanca kızımla birlikte yola çıktık. Trafik yoğun değildi umduğumuzdan erken gidip ziyaretimizi gerçekliştirdik. 
Dönüşte Büyük kızımla Kanyon'da buluşacağız ve akşam onda kalacağım. Şişli'den metro ile Kanyon'a geldim. Kızım işten çıkıp yanıma gelene kadar biraz dolaştım. 
Kızım telefon edip nerede olduğumu sordu. Ben de Paşabahçe'de dolaştığımı söyledim.
"Eee ben de Paşabahçe'deyim ama seni göremiyorum."
Bizim kızın gözleri iyice bozulmuş herhalde, Paşabahçe diye başka bir mağazaya girmiş." diye düşünürken, "Alt kattakinde misin yoksa üst kattakinde mi?" dedi.
Meğer aynı alışveriş merkezinde iki tane Paşabahçe varmış pes.. 

Neyse birbirimizi bulduk, ikimizde fazla aç değiliz ama bekar evinde bir şey yoktur, bir de evde Popi (Kızımın tavşanı) varken canım yemek istemez diye üst kattaki restoranlardan birine gittik. Dışarısı tıklım tıklım dolu. İşten çıkıp bir şeyler atıştırmak isteyen kızlı erkekli gruplar, arkadaşlar, sevgililer...
Sigara içmediğimiz için içeriye girdik. İki kişilik bir yer bulup oturduk. Çantam biraz büyük olduğu için kucağıma fazla geldi, sandalyenin arkası müsait değil. Üstelik kızımın elinde bilgisayarı var. Görevliden boş bir sandalye isteyeceğim ki  çantalarımızı ve paltolarımızı koyalım. Şöyle bir etrafıma bakındım, barın yanındaki bankonun arkasından bir tanesi ile göz göze geldim. Elimle gelmesi için işaret yapmamla çocuğun boynundaki kocaman kulaklığı görmem bir oldu ama iş işten geçmişti. 
Kızım da anında lafı yapıştırdı.
"Çağırdığın adam garson değil DJ."
DJ hiç bozuntuya vermeden garsona seslenip beni gösterdi. Ben o anda şeffaf  veya görünmez olmayı tercih ederdim. Üstelik restorana girdiğimizde eski bir aile dostumuzun kızıyla karşılaşmış muhabbet etmiştik. Allahtan kız erkek arkadaşı ile sohbete dalmış, hareketimi görmemişti. 

Sonunda garson geldi, salata istedik. Siparişlerimiz gelene kadar oradan buradan konuştuk. Ara sıra gözüm DJ'in bulunduğu tarafa kaçıyor utanarak kafamı çevirip konuşmaya çalışıyorum. Zavallı  çocuk bir başka bir yanlış anlaşılmaya meydan vermemek için kulaklığını kulağına geçirmişti zaten. 
Bu arada  bir taraftan müzik diğer taraftan yanımızdaki masada oturan dört kızın sesinden birbirimizi duyamıyoruz. Aslında bu dört kızın sesleri restoranın en uzak yerlerine kadar gidiyordu ki diğer masalardan da o tarafa bakışlar çevriliyordu. 
Kızlar  nasıl beceriyorlarsa aynı anda konuşuyor, aynı anda kahkaha atıyorlar. Sanırım birbirlerini dinlemek gibi dertleri yoktu. Yemek boyunca sürekli konuştular, ne ara yemek yediler anlamadım. Salatamızı bitirdik, tam arkama yaslanacağım kızım yine lafı yapıştırdı.
"Dj'i çağır da hesabı isteyelim."
...
Kanyon'dan çıktık, kızımın Beşiktaş'taki evine geldik.
"Popi, bak anneanne gelmiş!"
Tavşanın anneannesi de olduk iyi mi!
Ev temiz; kirli çamaşırlar yıkanmış, bulaşıklar da öyle. 
Kısmette kızımın evinde kalmak da varmış...

Hiç yorum yok: