22 Ocak 2013 Salı

KÖPEK HALLERİ


Kadın köpeğini dolaştırmaya çıkartmış sabahın erken saatinde. Kızımı bıraktığım okulun hemen yanında güzel bir park var. Bankta elinde tasması ile dimdik oturuyor, bir heykel misali. Golden cinsi tarçın renginde bir köpek tasmanın ucunda ve sahibine hayranlıkla bakıyor oturduğu yerden. Sahibiyle aynı tarzda dimdik oturuyor, ne bir kuyruk sallaması ne de Golden'larda alışkanlık olan dil dışarıda hali. Sanki sahibi onu değil de o sahibini dışarıya çıkartmış gibi.
Arabadan inip kulaklarını okşamak istedim. Yapamadım.

Neden kızdığımız insanlara "Köpek" diyerek onlara hakaret ettiğimizi düşünürüz?
Kendi ölümü pahasına sahibine sadık, itiraz etmeyen, ne söylerseniz hayranlıkla dinleyen, her dediğinizi yapan bir hayvan nasıl hakaret içeren bir isimle anılır?
Uzun yıllar köpeklerden korkarak yaşadığım için kendimden utanıyorum. Bir köpeğin saldırısına uğramadığım halde nasıl bir travma ise köpek gördüğümde neredeyse yolumu değiştirecek kadar çekinirdim.
Sonra 7 yıl önce "Yalaka" ismini taktığımız Cocker cinsi bir köpeğimiz olmuştu. Onunla birlikte köpeklerle ilgili bütün korkularım sona erdi. Hayatımızda büyük değişiklikler olunca artık bahçe içinde bir evimiz olmadığı için iyi bakacağını düşündüğümüz birine vermek zorunda kaldık. Kızlarımda da bende de uzun zaman özlemi geçmedi.

Asansörden indiğimde burun buruna geldik; Neredeyse benim boyumdaydı ve kendin sevdirmek için üzerime doğru hamle yaptı. Aslında korkan biri için dehşet verici bir durumdu. Fakat kuyruğunu sallamasından, kulaklarının düşüklüğünden, dili dışarıda hallerinden oyun istediği ben anlamıştım ama anlamayan da olabilirdi, bir çocuk da olabilirdi, hamile veya yaşlı biri de.  O köpekti ve birilerinin kendisinden korkacağını düşünmezdi ama sahibi nasıl bir insandı ki insan boyunda bir köpeği biraz sonra açılacak asansör kapısının dibinde bekletiyordu? Kızıp tepki göstersem hayvanları sevmediğimden dem vuracak üste çıkacaktı belli. Küçük bir kasabada doğmuş, kedi köpek, koyun, inek arasında büyümüş biri nasıl hayvan sevmez, mümkün mü?

Alışveriş merkezinin giriş katında vitrinin içine sıralanmışlar, siyah,  beyaz, kahverengi. Elbise ayakkabı satılır gibi satılıyorlar. Cinsleri farklı, renkleri de, tek ortak özellikleri küçük olmaları. Bir metrekare camekanın içinde minicik bedenleri ile kah uyuyorlar, kah camları tırmalayarak dışarıya çıkmak için hamle yapıyorlar. Camın diğer yanında annelerini çekiştiren çocuklar ve elele tutuşmuş sevgililer.
- Ay ne şeker şeyler! Minicik..
Dükkan sahibinin minicik kalması için onları aç bıraktığı söylemleri mi daha kötü yoksa minicikken sevgilisine aldığı köpek biraz büyüyünce veya bakamadım diye bir gece yarısı ormana kaderine bırakmak mı?

Peki hayvanları bir eşya gibi vitrinlerde satanlar hala neden engellenmiyor?
Yakında yarıyıl tatili geliyor, çocuklar artık karne hediyesi olarak bisiklet falan istemiyorlar. Varsa yoksa köpek, kedi gibi hayvanlar.. Moda ya! Umarım kimse çocuğuna bakamayacağı bir hayvanı almaz.
Yapımcı Can Tanrıyar ayrıldığı eşi Petek Dinçöz'ün dört köpeğini ona bırakıp gittiğini, köpeklerin öksüz kaldığını ve onu aradıklarını söylüyor.
Ellerindeki ısırıkları göstererek..
Köpek beslemek moda ya! 


1 yorum:

Uyuşuk Hayalperest dedi ki...

İstanbul'da bir semtte yasaklandı diye biliyorum. Devamı da gelir diye umalım. Ve nasıl o hayvan aç bırakılır yaa.. inanamıyorum..