26 Aralık 2012 Çarşamba

İSTANBUL'DA PAZARLAR


Havayı güzel bulunca uzun bir aradan sonra semt pazarımıza gittim. Aslında almayı düşündüğüm bir şey yoktu, kızımı okuldan almama zaman vardı ve evden biraz uzaklaşmak istemiştim. 
Liseyi yeni bitirdiğim yıllarda Fatih'te oturan rahmetli Seniha halama giderdim. Sapanca gibi küçük  bir kasabanın pazarından sonra Fatih Çarşamba pazarı o kadar devasa ve karışık görünürdü ki yalnız olsam kaybolacağımı düşünür, panik olurdum. Hep bir bağırış çağırış olurdu mahşeri kalabalıkta;
- Hırsız var tutun!
- İkizlere takke!
- Naylon çoraplar burada!
İstanbul'a yerleştiğimde evimize takın olduğu için Yeşilköy pazarıyla tanıştım. Çarşamba pazarındaki bağırış çağırıştan daha mı azdı gürültü yoksa ben mi alışmıştım? Sanki insanları da farklıydı. Futbolcu eşleri, bazı tanıdık yüzler, kürklü, saçları yapılı şık kadınlar, yanlarında yardımcıları ile gelenler. Değişmeyen tek şey yine hırsızlık olaylarıydı, hatta ben de bundan nasibimi almış cüzdanımı kaptırmıştım. 

Yeşilköy pazarının başında Marketler furyasının öncülerinden olan Migros vardı. Bazı hanımlar Migros'tan bir iki parça bir şeyler alır, aldıkları poşetlere pazardan aldıklarını koyup konu komşuya hava atarlardı. Migros poşeti ile gezmek zenginlik belirtisiydi.
Kadıköy pazarına hiç gitmedim, Ulus pazarına bir iki kez meraktan gitmişliğim var. Ulus pazarı sosyete pazarı olarak bilinirdi. Ne zaman ki bir iki sahne sanatçısı televizyonlara çıkıp ulus pazarından giyindiğini söyledi, bala konan sinekler gibi İstanbul'un meraklı kadınları Ulus'a akın etti. İncecik bir mankenin üzerindeki tuniği 90 kiloluk bir kadın da giymeye başladı, Ulus pazarı uzun yıllar hanımların, hatta beylerin uğrak yeri oldu. 

Sonra pazarların değeri arttı. Artık kimse Migros poşetlerinde saklamadı giysilerini, yiyeceklerini. Tam tersine gururla gösterdi aldıklarını sağa sola.
Semtimin pazarında geniş bir otopark var, orası doluyor. Bunun yanında arabalar yollara kadar sıralanıyor. Yüzlerce araba içerisinde mütevazı arabalar oldukça az. Pek çoğu son model arabalar ve Jipler. 
Mağazasında 10.000 liraya olan bir çantayı burada 50-60 liraya alıyor, vitrinde 100 liraya gördüğü kazağın aynısı burada 20 lira. Çünkü artık eskisi gibi uzun yıllar giyilen giysiler yok. 
İçimize moda diye bir virüs girdi, çıkartabilene aşk olsun.
Pazarda keyifle dolaştım, ufak tefek şeyler aldım, insanları gözlemledim.
Pazarın sonunda mis gibi taze çay ve çıtır çıtır simit satan ufak bir yer var. Keşke orada oturup çayımı içip simidimi yeseydim şahane olacaktı ama kızımı alma saatim gelmişti.
Yola koyuldum.

photo;Tumblr

2 yorum:

Uyuşuk Hayalperest dedi ki...

Parası olanın pazarı da başka oluyor. :) :)

Budeliçocuk dedi ki...

Bir daha ki sefere şu mis gibi çayı içmeden,çıtır çıtır simidi yemeden gitme bence..:)

Pazarların sosyo-ekonomik yanı çok önemli..Kim pazarlara ne anlam yüklerse yüklesin,Asıl halkın yüklediği anlam önemli bence..