14 Ekim 2014 Salı

OLİVİER'İN KARADENİZLİ KADINLARI


Fransız belgeselci ve fotoğrafçı Olivier İz TV'de "Yemeğin Yolculuğu" adında bir program sunuyor. Olivier Anadolu'da dolaşıp yemeklerimizi ve kültürümüzü anlatıyor programında. Acaba sadece bizde mi yayınlanıyor, yoksa Fransa'da da gösteriliyor mu bu program bilemiyorum. Ama sadece bizde bile olsa, herkes izlese egolarımız yüzünden unuttuğumuz değerleri hatırlasak Olivier'nin sayesinde. 
Benim rast geldiğim programda Artvin yakınlarında bir dağ köyünde gürcü evine misafir olmuş, "Acara yemeklerini" öğrenecek. Programı izlerken bilgisayarımı açıp Acara'nın nerede olduğuna bakıyorum. Gürcistan'ın güney batısında yer alan özerk bir cumhuriyetmiş. Başkenti Batum'muş. ( Nasıl bilemedim hayret. Oysa babamın büyük dedeleri Batum'dan Sapanca'ya göçmüşler.)
Olivier'in  gittiği eski dağ evinde iki kadın ve üç çocuk var. Kadınlardan biri Olivier'in yaşlarında. Yanı 55-60 Diğeri  biraz daha genç. 
İklim şartları insanın mimiklerine yansır derler ya yaşlı kadının bakışları birazdan Olivier'i bir sopayla dağın eteklerine kovalayacak gibi; o kadar sert. Fakat sadece bakışları...

Daha genç olanı güler yüzlü gözleri gülüyor; hem yemek yapıyor hem de yaptıklarını izah ediyor. "Harço çorbası" biz söylerken bile zor. Bir Fransız nasıl söylesin. Canını sevdiğimin Karadeniz kadını defalarca tekrar ederek yemeğin adını öğretiyor. Hep birlikte yemekleri yapıp yer sofrasında oturuyorlar. 
Olivier'in çok sevimli bir Türkçesi var. Gözünüzü kapatıp dinlerseniz küçük bir oğlan çocuğu konuşuyor sanki. Çocuklar olan biteni seyrediyor ama evlerine her gün yabancı biri geliyormuş gibi de rahatlar. İstanbul'da veya büyük şehirlerde birine mikrofon uzatılınca kameraya çıkmak için o kişinin arkasına bir sürü insan belirir. O en doğal halleriyle etrafta dolaşan, kamera umurlarında olmayan, Olivier'in uzattığı fotoğraf makinesini kullanıp kırk yıllık fotoğrafçı gibi resimler çeken çocuklar, tanımadıkları bir yabancıya yemek öğreten ve bunu en doğal halleriyle yapan iki Karadenizli kadın bize unuttuğumuz bir yanımızı hatırlatıyor.
Doğallık... Olduğun gibi olma... İnsan olma...
Türk misafirperverliği diyoruz ya! hani son tahlilde kimsenin hatırlamadığı, işte o misafirperverlik Karadeniz'in o dağ köyünde iki güzel kadın ve üç çocuğun yüreklerinden ekranlara yansıyor. 
Bu yazıyı yazmama sebep olan olayı en sona sakladım.
Sabah kızımı okula bıraktım ve markete alışveriş yapmaya girdim. Sebze reyonunda bir kadın  yanındaki arkadaşına anlatıyordu.
"Habersiz, çat kapı oturmaya mı gelinirmiş. Canı sıkılmış dertleşmek istiyormuş. Nasıl sinirlendim anlatamam..."
Dertleşebileceğiniz ve çat kapı evine gideceğiniz dostlarınız olması dileği ile...

Not: Resimler Digiturk'ün internet sitesinden alınmıştır.


Hiç yorum yok: