Yüzümü güneşe çevirmiş, gözlerimi kapamış öylece doğayı dinliyorum ki yanımdaki bankta oturan kadının telefonu uzun uzun çaldı. Çantasında telefonu bulup çıkartana kadar zil sesi sustu. Kadın telefonu aramaktan vazgeçmiş görünüyordu ki birden aklıma sarışın fıkrası geldi.
Sarışınlardan özür dileyerek yazmak istiyorum.
Sarışın hoş bir kadın arkadaşı ile kafede otururken telefonu çalmış. Çantasının içinde telefonu bulana kadar telefon kapanmış. Arkadaşına dönerek şöyle demiş;
- Herhalde telefonumu evde unutmuş olacağım.
Tekrar gözlerimi kapadığımda telefonun sesi tekrar geldi kulağıma. Nihayet kadın da çantasındaki telefonu bulmuş konuşuyordu.
- Ne olacağmış ki? Men gelemerem dersin.
Hoş bir tebessüm yayıldı yüzüme.
Yeni evliydim. Eski kayınvalidem hırkasını göstererek;
- "Bu zadı aparasın" deyiverdi.
Bir hırkaya bir kayınvalideme baktım. Zaten pek sevişmeyiz kızgın kızgın tekrarladı.
- Apar diyrem men sana, sen anlamırsan?
25 yaşıma kadar ömrümde bir Azeri görmemiştim. "Size selam getirmişem" ile başlayan azeri şarkının haricinde Azerilerin varlığından bile haberim yoktu rahmetli eşimle tanışana kadar. Zaten onun da türkçesi çok düzgündü.
Kayınvalidemin gözünde kendisi bilinen bir dil konuşuyor ama ben anlamıyordum.
"Hırkamı odama götür" sözü ilk öğrendiğim söz oldu. Sonraki yıllarda yabancı dil öğrenir gibi Azerice öğrenmeye çalıştım.
"Gadan alam" dediklerinde sevgi sözü sarf ettiklerini, "Damdan düşme" dediklerinde evin en küçüğüne hitap ettiklerini anladım.
Şiveli konuşmalar ülkemin güzel renkleri. Tıpkı gökkuşağı gibi.
Rahmetli babaannem lazcayı çok konuşur Türkçe konuşmaktan kaçınırdı. Özellikle kızdığında "İlatankey" (Aptal) sözü gayri ihtiyari çıkardı ağzından. Bir de kadınlara hitaben kocasının adıyla söylerdi isimleri. Yani kadınların isimlerini değil erkeklerin isimlerini zikrederdi. Mesela Rasim'in karısı diyecek; "Rasimi çili" derdi.
Yedi yıl komşuluk yaptığım arkadaşım Mükerrem o kadar sevimli Trakya şivesi kullanırdı ki keşke bütün sözlerinin içinde "H" harfi olsaydı diye düşünürdüm.
"Ava yağmurluydu, Emen çıktık geldik eve. Zaten akan da evde değilmiş."
Sevgili annem babasını hiç hatırlamıyor ama Çerkez annesinin şivesi ile 17 yaşında gelin geldiği evde babaannemin lazca konuşmaları arasında bir şive geliştirmiş kendine.
Geceleri uykusuzluktan şikayet ettiğinde şivesi iyice belli oluyor.
"Sabaha kadar uyuyemedim."
3 yorum:
o Evet, muhtemelen bu yuzden
Genelde blogger yorumlarını - notlarını - forumları takip etmiyorum ama bu (şive ile ilgili) yazdıklarınız oldukça ilgimi çekti çok keyifliydi :)
İlginizi çekmesine çok memnun oldum.. Teşekkürler:)
Yorum Gönder