İstiklal Caddesinde Galatasaray Lisesi'nin karşısında, İngiliz konsolosluğuna giderken sağda iki sevimli pasaj var. Pasajlardan ilkinde takıların, ilginç objelerin, turistlerin ilgisini çekecek giysilerin bulunduğu küçük dükkanlar , bu dükkanlardan birinin vitrini küçük eski teneke kutularla süslü. Bazıları bisküvi, bazıları tütün kutuları. Kutuların üzerinde, Kraliçe II. Elizabet, kim olduğu anlaşılmayan arap kıyafetli bir Şeyh, ağzında piposuyla sakallı bir adam vitrinin arkasından kendilerine bakanları seyreder. Pasajın sonuna doğru burnunuza balık kokuları gelir. Anlarsınız ki buranın sonunda Balık Pazarı var. Yanında Çiçek pasajı.
İkinci pasaj sahaflar çarşısıdır. Beyazıt sahaflar çarşısının tersine esnaf daha ilgilidir ama kitapları karıştırmanız için sizi rahat bırakır. Buradaki terk edilmişlik hissi pasajın içerisinde hüzünle gösterir kendini.
1965 yılının Cumhuriyet gazeteleri hafif sararmış, üst üste konmuş dokunmanızı bekler. Sarı hamur kağıtta "Başbakan İsmet İnönü istifa etti" yazıyor. Bütçe oylamaları reddedildiği için başbakan istifa etmiş. Tarih Şubat 1965.
Başka bir kenarda benim jenerasyonumdan kız erkek pek çok kişinin, gençliğinde tarih kitaplarının arasında okuduğu Teksas, Tommiks, Tagor çizgi romanları.
Filiz ile eski bir arkadaşımızı görmüş gibi seviniyoruz. Filiz Mr. No'yu hatırlamadığını söylüyor. Bir alt rafta Gırgır ve Fırt dergileri. Gırgırda Avanak Avni, Fırt'ta gençlerin hayallerine giren "Yavrunuzun Sayfası." Okunmuş, üzerleri çizilmiş, kızgınlıkla birilerine fırlatılmış, ya da suya düşüp o yüzden kapağı hafiften şişmiş, belki yaramaz bir çocuğun ucundan yırttığı ince, kalın, sararmış kitaplar.
Buradaki kitapların üç hikayeleri olduğunu düşünürüm.
Birincisi içinde yazılanlar, yani asıl maksadını taşıyan hikaye veya romanlar.
İkincisi bu kitabı yazan yazarın hikayesi. Orhan Pamuk ilk romanı "Cevdet Bey Ve Oğulların'nı" 4 yılda, elinde sigarası tıpkı ilk çocuğunu doğuran bir kadının çektiği sancılar gibi zorlukla bitirmiş. Bir çok yazar kitaplarını yazarken böyle deneyimlerinden bahseder. Yazarın romanını yazdığı süreç de bir hikaye arz eder benim için.
Üçüncü hikaye ise kitabı alıp okuyanın hikayesidir ki, beğenerek aldığı bir kitabı ikinci el olarak satmasının ardındaki neden, belki de bir romana konu olabilecek nitelikte olabilir.
İki arkadaş şeker bulmuş çocuklar gibi mutlulukla kitapları karıştırırken çıkışa yakın, diğer kitaplardan biraz daha büyük kırmızı kaplı bir kitap dikkatimizi çekti. Adı "Mutluluğun Tarifi" İçini açtık. Her sayfa alanında uzman olmuş kişilere ayrılmıştı. Sağda mutluluğun tarifini yapan kendi dalında tanınmış kişinin resmi, solda da nelerle mutlu oldukları büyük puntolarla yarım sayfa kadar yazılmıştı.
Pasajdan çıkarken Filiz bana dönüp şöyle dedi;
"İki kadının Şubat ayında yağmura ve soğuğa aldırmadan sadece gezmek için dışarıya çıkıp, küçük şeylerden zevk almasını bilmesidir mutluluk."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder