29 Kasım 2011 Salı

ZİYARET


Arkadaşım ameliyat oldu, ziyaretine gittik. 
Hastanenin girişi otel lobisi gibi temiz, çiçeklerle süslenmiş. Girişin sağ tarafında danışma masası, iki güzel kız oturuyor, makyajlı, süslü. Sol taraf bir basamakla çıkılan salona açılıyor. Yeşilin tonlarında döşenmiş kafe tarzı kantin. Asansörle 4. kata çıkıyoruz, köşe bir oda. Arkadaşım iki refakatçisi ile muhabbet ediyor. Maşallah rahim ameliyatı olmuş gibi değil. Hatta kendisine telefonda geçmiş olsun diyen erkek akrabasına espri yapıyor. "Ulu orta dillendireceğim bir ameliyat olamadım bir türlü." Daha önceki yıl da hemoroit ameliyatı olduğunu kastederek.

Hastanın pozitif enerjisi bize de geçiyor, güle neşe içeriye giriyoruz. Kaldığı kat normalde doğum katı olduğundan, "Hani bebek?" diye şakalaşıyoruz. Sanki hastaneye değil de evine ziyarete gitmişiz gibi çay, kurabiye ikram ediyor refakatçi olan arkadaşımız.
Hemşire geliyor, elinde ucunda boru olan üfledikçe borunun sonundaki küçük topların yukarıya çıktığı bir alet var. Sanırım nefes testi gibi bir şey bu. Arkadaşım bir kaç kez üflüyor. Toplar yukarıya çıkıyor. "Ooo sen burada işi oyuna vurmuşsun." diye şaka yapıyoruz. Toplarla ilgili "Beyefendi'nin" bir anısını anlatıyorum.

Bir hastasına ameliyat sonrası üflemesi için buna benzer bir alet vermişler. Hanım hastasının refakatçisi kocası. Beyefendi hastaya soruyor; 
"Balonu üflüyormusunuz?".
Kocası cevap veriyor; "Hanım çabuk yoruluyor, onun yerine  ben üflüyorum doktor bey."
Arkadaşımı iyi görmenin verdiği rahatlıkla gülerek ayrılıyoruz hastaneden. 
Yakın bir zamanda annemi bir haftalığına hastanede yatırmıştık. Annem de tıpkı arkadaşım gibi metanetliydi. Aslında akciğerleri kötü durumdaydı, 76 yaşındaki bir kadın için riskli bir durumu vardı ama bizi üzmemek için öyle sorunsuz durdu ki hem biz panik olmadık, hem de kendisi bu süreci çabuk atlattı.
İnsanların hisleri ayna gibi, ne düşünürsek, nasıl hissedersek karşımıza o hissi yayıyoruz.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

t.k