İstanbul'daki bütün üst geçitlerin korkuluklarında ilan panolarında, yol kenarlarında "Bu yıl kurban siz olmayın" yazıyor. Genel anlamı yollardaki trafik kazalarına dikkat çekse de ben bu yazıyı her yıl olduğu gibi bu yıl da kurban keselim derken kendini yaralayan insanların üzerlerine alınmaları taraftarıyım. Her ne kadar önlem alındığı söylense de hastanelerin acil servisleri fazladan mesai yapacak gibi görünüyor.
Kurban bayramında hep "Beyaz kulak" isimli danamız gelir aklıma.
Geçen yıl bu zamanlarda yazdığım "Danaya girmek" yazısını tekrarlasam nasıl olur acaba?
"Beyaz kulak" isminde bir danamız vardı.
Doğduğu
yıl çok kış olmuştu. Ahırda üşümesin diye kocaman mutfağımızın bir
köşesine kilimlerin üzerine yatırdı babaannem. Bir süre sıcakta
yattıktan sonra kalkmaya çalıştı. Önce iki ön ayaklarında, sonra arka
ayaklarının yardımı ile ayağa kalktı. İncecik bacakları titriyordu.
Kocaman gözleri, kulağındaki beyazlık hariç simsiyah tüyleri ile
gördüğüm en güzel yavruydu.
Yeni
doğan insanın ayağa kalkması için yaklaşık bir yıl geçmesi gerekirken,
buzağımız bir saat içinde titreyerek de olsa yürümeye başlamıştı.
Sonraki
aylarda o büyüdükçe onu ailenin bir ferdi gibi gibi görmeye
başladık. Annesini kurbanda kesmiş, onu öksüz bırakmıştık. Zaten babası
da belli değildi.
Evimizden 3 kilometre uzakta olan tarlamıza götürür taze otlarla beslerdik.
Ama bizim beyaz kulak öyle sakin bir hayvan değildi.
Bir
keresinde arı kovanına başını sokarak karıştırmış, eşek arılarının
gazabına uğramıştı. Beyaz kulağın bütün vücudu arıların sokması sonucu
şişmiş, babaannemin yaptığı kocakarı ilaçları ile iyileşmişti.
Babaannemden
çekinir, bizi iplemezdi. Babaannemin bize uyguladığı garip bir
cezalandırma yöntemi vardı. Kızdığında neremizi yakalarsa oraya
ısırırdı.
Bizim
beyaz kulak da bu cezalandırma yönteminden nasibini almıştı. Bazen
babaannemin elinden kurtulur kaçar mahalle mahalle onu arardık. Sonunda
bulduğumuzda babaannem sinirle kulağını ısırırdı.
Bir Kurban Bayramı
arifesinde biz üç kardeş kurban mevzuları yapılmadığını fark ettik. Bu
işin içinde bir şey vardı. Beyaz kulak artık taze yem de yemiyor,
samanla besleniyordu. "Hamile kalamıyor kısır galiba" sözleri
dolaşıyordu büyükler arasında.
Hemen duruma uyandık. Bu sene kurban olma sırası beyaz kulağa gelmişti.
Bayram sabahı sülaleden altı kişi bizim evde.
Bir de biz yedi. Öyle ya kurban kesenler 5-7-9 gibi tek sayıda danaya girerlerdi.
Üç kardeş öğle bir yaygara koparttık ki o kocaman adamlar ne yaptılarsa bizi ikna edemediler.
Büyük
babam ağlamalarımıza dayanamadı. Ağabeyimi gelecek olan kasaba yolladı.
Bir dana alıp getirmesini, evdekini kesmeyeceğimizi söyledi.
O Bayram yaşadığım en güzel Kurban Bayramı oldu.
Beyaz kulak'ın hayatı kurtulmuştu.
Bir sonraki yıl Kurban Bayramı gelmeden Beyaz Kulağı sattılar. Biz kurban olduğunu görmeyelim diye.
İlanlarda yazıldığı gibi; Bu yıl kurban siz olmayın.
Hem danada, hem de yollarda.
Bayramınız Kutlu olsun.
İlanlarda yazıldığı gibi; Bu yıl kurban siz olmayın.
Hem danada, hem de yollarda.
Bayramınız Kutlu olsun.
1 yorum:
t.k
Yorum Gönder