Temel'e demişler ki; "Senin Fadime çok geziyor"
Temel gülmüş.
"Yok canım fazla abartmayın. O kadar gezse bizim eve de uğrar."
Arkadaşımın kütüphanede bir işi vardı. Kitabın kokusunu bile sevdiğimi bildiğinden "Hadi gidelim!" deyince doğal olarak "Hayır" demedim.
Beyazıt'ta Orhan Kemal İl Halk Kütüphanesine girerken 1470 yılında darphane olarak yapılan binanın çeşitli deprem ve yangınlarla harap olduğunu, 1964 ve 1972 yılında restore edilerek kütüphane olarak hizmet vermeye başladığını öğreniyorum. 2001 yılında Kültür Bakanlığı tarafından Orhan kemal Kütüphanesi adı verilmiş.
Biz kütüphaneye girerken caddenin karşısında İstanbul Üniversitesinden bir gurup genç protesto gösterileri yapıyordu. Gösterinin başında elinde megafonla ufak tefek bir kızın olması dikkatimizi çekti.
Kütüphane görevlileri iki orta yaşlı kadını görünce bizi öğrencilerini denetlemeye gelen öğretmenler sanmış olmalı ki kibar ve ilgili davrandılar. Çünkü içeride yaklaşık 10 tane öğrenci kütüphanenin sessiz ortamında kitaplarını açmış, test çözüyorlardı.
Restore edilmiş kütüphane eski ile modern mimariyi birbirine harmanlamış, hoş bir ortam olmuş. Fakat kitaplar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
İnternetin altın çağını yaşadığı bir zamanda kitaplar eski, bakımsız , yetim çocuklar gibi hüzünle raflarda sıralanmışlardı. Bazılarının ciltleri yıpranmış, bazılarının sanki hiç kapağı bile açılmadan sararmış. Yeni kitaplar hemen hemen hiç yoktu. Hüzünle dışarıya çıkarken Sapanca halk kütüphanesinin küçücük raflarında gezindiğim günler geldi aklıma. Sonra Fransız ihtilalini anlatan "Kırmızı Çiçek" romanını alırken görevli memur hayretle bakıp; "Bu kitap geçen hafta Nurettin abideydi sen de okusaydın ya." dediğinde babamın yıllardır halk kütüphanesine üye olduğunu bilmediğimi öğrenmiştim.
Hayatta bilmediğimiz şeyleri öğrenmek için kütüphane aramaya gerek yok. Bazen çok yakınımıza bakmamız da gerekiyormuş.
Geriye dönüp baktığımda "Kırmızı Çiçek" kitabının ilk sayfasında yazan şu şiiri babama söyleseydim, belki de ilk kez aynı pencereden, aynı dünyaya baktığımızı hissedebilirmiydik?
..
Fransızlar arıyor o nerede?
İngilizler arıyor o nerede?
Ya cehennemde, ya cennette.
Düşmanların gözü pek,
Ama ele geçmez Kırmızı Çiçek...
Geriye dönüp baktığımda "Kırmızı Çiçek" kitabının ilk sayfasında yazan şu şiiri babama söyleseydim, belki de ilk kez aynı pencereden, aynı dünyaya baktığımızı hissedebilirmiydik?
..
Fransızlar arıyor o nerede?
İngilizler arıyor o nerede?
Ya cehennemde, ya cennette.
Düşmanların gözü pek,
Ama ele geçmez Kırmızı Çiçek...
2 yorum:
ellerine sağlık.
HARİKA CANIM BENİM T.K
Yorum Gönder