Bolu'nun bir ilçesinde yerel kıyafetler içinde tahta kaşık yapan bir usta ile konuşuyor sunucu kız.
- Kaşıkçılıktan başka bir iş yapıyormusunuz?
- Söylemesi ayıp on yıl muhtarlık yaptım. Bağkur emeklisiyim bir hobim var ama reklama girer mi bilmiyorum.
Sunucu biraz düşünüyor reklama girecek ne söyleyebilir diye;
- Neymiş hobininiz?
- Ceviz fidancılığı yapıyorum. Ceviz ağacı yetiştiriyorum yani.
Kız gülerek; - Merak etmeyin reklama girmez. diyor.
Reklama ne kadar meraklı bir milletiz.
Bir zamanlar "Bir bilmecem var çocuklar, haydi sor sor.." ve "Söndür şu kaloriferi kapıcı pişiyoruz." gibi reklamları çıksa da izlesek diye beklerken, şimdi izlediğimiz bir programa reklam girdiğinde kanalı değiştiriyoruz.
Bir ara bu yöntem iyi işlese de bize reklam izletmeyi kafalarına koyan reklamcılar, reklamları hemen her kanalda aynı anda koymaya başladılar.
Televizyon kapadın dışarıya çıktın. Bir binada duvar boydan boya gazete reklamı, yolda belediye otobüsleri elbise gibi reklam giymiş, duraklarda makarna reklamı iştah açıyor, elektrik direklerinde sallanan sigorta şirketi reklamı, Çikolata markası reklamları günaha davet eder gibi kışkırtıcı, dört yol ağzında bir adam, önünde ve arkasında pankart tarzı giysi ile inşaat şirketinin reklamını yapıyor.
Velhasıl, kaşık ustası yetiştirdiği ceviz ağacının reklama gireceğini neden düşünmesin. Ceviz, fındık, fıstık reklamları o kadar çok ki!
Bir yerde okumuştum; Reklam insana ihtiyacı olmadığı halde bir şeyleri sanın aldırma sanatıdır.
Sanatmıdır bilemem ama bir markete gittiğimizde bir deterjan alacağımızı farz edelim. Fiyatlar aynıysa ister istemez televizyonda reklamı olanı almak istiyoruz.
İstesek te istemesek te reklam hayatımızın bir parçası.
Galata Köprüsünü başında bir bahar günü kör bir adam dilencilik yapıyormuş.
Önündeki tabelada DOĞUŞTAN KÖR yazıyormuş.
Bir reklamcı oradan geçerken bakmış ki herkes dilencinin önünden geçip gidiyor para vermiyor. Hemen tabelayı almış. Üzerine bir şeyler yazarak yerine koymuş. Yazıyı gören herkes dilencinin çanağına para atmaya başlamış. Kısa sürede dilencinin önü para ile dolmuş.
Dilenci hem şaşkın hem mutlu sormuş;
- Oraya ne yazdın da bu kadar para verdiler?
- GÜZEL BİR BAHAR GÜNÜ AMA BEN BAHARI GÖREMİYORUM.
Reklam bu olsa gerek.
Boyadılar kocaman duvarı
Rengarenk yazılarla doldurdular
Elinde gazoz şişesiyle
Bir de gülen kız çizdiler
Ağzı bir karış açık.
Oysa duvarın dibinde
Ağlıyordu sarmaşık.
Sunay Akın.
1 yorum:
Sevgili şölen paylaşımın için teşekkürler.
Müthiş hafıza tebrik ederim.
Yorum Gönder