Dün İngiliz edebiyatçı Charles Dickens'ın doğum yıl dönümü yazıyordu Google'ın ana sayfasında. Oliver Twist, David Copperfield, Antikacı Dükkanı gibi romanların yazarı 1812 yılında İngiltere'de doğmuş. İlk romanını 37 yaşında yazmış.
Çocukluğunda durumları iyi olmasına rağmen babasının işlerinin bozulması ve hapse girmesiyle zor bir gençlik geçirmiş.
Yüzünü kuzey yönüne çevirerek uyurmuş. Böylece yazma yeteneğinin güçlendiğine inanırmış.
Romanlarını tanıtmak için okuma turneleri düzenler, okuyucularına kendi sesiyle yapıtlarından bölümler okurmuş. Bu bölümler için günlerce çalışır, yazıların yanına konuya göre "Hayret et, üzül, neşeli ol." gibi notlar alırmış.
Şans getirsin diye eşyalara üç kez dokunurmuş.
Kimsesizler morgunda vakit geçirmeyi severmiş.
Aşık olarak evlendiği ve 10 çocuklarının olduğu eşini bırakıp genç bir kadınla yaşamaya başlamış. Buna gerekçe olarak da eşinin çok şişmanladığını söylermiş.
Londra'daki evi müze olmuş ve ziyaretçilere açılmış. Söylendiğine göre evi ziyaret etmek için arayanlar bulmakta zorlanıyorlarmış. Çünkü ünlü yazarın müze evini İngilizlerin pek çoğu bilmiyormuş. ( Sevgili Nuray haftaya Londra'ya gittiğinde ararsın artık.:))
Geçen yıl DVD aldığım dükkanda Charles Dickens'in "Antikacı Dükkanı" filmini görünce dönem filmlerini sevdiğim için hemen aldım.
Hay almaz olaydım.
Konu şöyle; Nell isminde 13-14 yaşlarında dedesinden başka kimsesi olmayan bir kız var. Dede antikacı dükkanı sahibi, aynı zamanda kumarbaz. Borcu yüzünden dede torun kaçıyor, alacaklıları da peşlerine düşüyor. Film boyunca hiç mi iyi bir şey olmaz. Dede kızın gizlice biriktirdiği parayı çalıp kumarda kaybediyor, bir sürü kötü insanlar derken filmin sonlarında;"Artık iyi bir şey olması gerekir." diye beklerken kız soğukta ve yağmurda kalarak hastalanıyor ve ölüyor. Kötülerin başına bir şey gelmiyor, iyi kız öldüğü ile kalıyor.
"Allah öbür dünyasını verir." diyenlere bir çift sözüm var. Kızcağız müslüman da değil.
Ne olacak şimdi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder