18 Ekim 2011 Salı

ÇÖPTE DOSTOYEVSKİ BULDUM


Güzel sesli 2-3 tiyatrocunun  adeta şov yaparak anlattıkları belgeselleri izlememe kararı almışken 24. Kanalda rastladım "Çöpte Dostoyevski Buldum" belgeseline. Ekranda 3. bölüm yazıyordu ve sonlara doğruydu. Öyle yalın, o kadar bizden bir belgesel olmuş ki ertesi gün internetten bütün bölümleri izlemek istediğimde baktım ki aslında 100 dakikalık bir film. 
Yönetmenliğini Enes Rıza Sakızlı'nın yaptığı film 2010 yılında Belgesel Film festivaline katılmış.  
Belgesel, Adana'dan İstanbul'a göçen Oktay Çetinkaya'nın çöpten kağıt toplama macerası esnasında çöpte bulduğu kitapları okumasıyla hayatının değişimini anlatıyor. Oktay Çetinkaya çöpte bulduğu kitapları satmak yerine okumaya başlıyor. Önceleri topladığı ve okuduğu kitapları Kadıköy'de bir tezgahta satarken, daha sonra "Lamelif" adını verdiği kendi sahafını açıyor. 
6 yıl süren çekimlerde tinercilerle, çöp toplayıcılarıyla, dilencilerle yaptığı arkadaşlıklar, sokaklarda sabahladığı geceler, kitap okuma sevdası, dükkanını açma macerası, Adana'ya annesine yaptığı ziyaret, kızıyla olan sıcacık ilişkisi anlatılıyor.

Zorlukla geçen çocukluk yılları, babaları evi terkedip gitmiş, ilkokul yıllarında su satıp para kazanmaya çalışıyor, okuyamıyor, çöplerden kağıt toplayanlara karşı bir sempatisi oluyor. Önce Adana'da daha sonra da İstanbul'un  insanların girmeye çekindiği arka sokaklarında kağıt topluyor, kış gecelerinde üşümemek için köpeklerle koyun koyuna yatıyor, ama yılmıyor.
Şimdi dünyalar tatlısı bir kızı mutlu bir yuvası olmasına rağmen "Kendi hikayem bana inanılmaz gelmiyor, çok daha kötü yerlerden çok iyi yerlere gelmiş insanlar tanıdım." diyecek kadar mütevazı.
Fırsat bulursanız "Çöpte Dovstoyevski Buldum." belgeselini izleyin, "Hayat bana acımasız davranıyor." diyenlere izletin, aslında hayatın acımasızlığına rağmen  güzelliklerinin de elimizde olduğunu göreceksiniz.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

t.k