1 Ekim 2011 Cumartesi

MESNEVİ'DEN HİKAYELER


Okuduğum kitabın yarısına geldiğimde bir huzursuzluk başlar; "Eyvah! Bundan sonra ne okuyacağım." diye telaşlanırım. Bunu sigara tiryakisi arkadaşlarımın durumuna benzetiyorum. Paketlerinin içinde bir iki tane kaldığında "Sigaram bitiyor, nereden almak lazım." diye telaş ederler. Canan Tan'ın İz'ini yarılamıştım. Remzi Kitabevinde dolaşırken Mesnevi'den Hikayeler'i görünce, üstelik fiyatı da 5.90 olunca hemen aldım. Zaman zaman sizinle paylaşmak istediğim çok güzel hikayeler var içinde. Hazırlayan Süheyl Seçkinoğlu.
...
Padişah camiye gidiyordu. Padişahın adamları halkı  itip kakıyor, hırpalıyor kalabalığı dağıtarak Padişaha yol açıyordu. O sırada yoksul bir adam yolun ortasında duruyor diye sopa yemiş ağzı yüzü kan içinde kalmıştı. Perişan halde Padişaha seslendi; "Camiye gidiyorsun güya hayır yapmaya.  Buysa hayrın kötülüğünden bütün halk sakınsın."
..
Bir adam kendine acele bir ev arıyordu. Bir dostu onu bitişiğindeki harap eve götürdü. 
Dedi ki; 
"Eğer bu evin tavanı olsaydı, iyi durumda olsaydı, benim yanı başımda komşum olurdun .Eğer evde bir oda daha olsaydı çocukların rahat ederdi."
Adam söylendi; 
"Dostlarla komşu olmak iyi fikir ama "Eğer" le oturmak mümkün olsaydı."
...
Birisi Zeyd'e sille vurur. Zeyd sinirlenip adamı döveceği, sırada adam;
"Dur hele sana bir şey soracağım. Cevabını ver, sonra döversen döv. Senin kafana vurunca "Şrak" diye bir ses çıktı. Şimdi bu ses benim elimden mi yoksa senin kafandan mı çıktı?"
Zeyd dedi ki; 
"Acıdan kurtulamadım ki bunu düşüneyim. Senin derdin yok sen düşün. Acı sahibinin acısından başka düşünecek şeyi olmaz."
...
Adamın biri tavus kuşunun rengarenk güzelim tüylerini yolduğunu görünce şaşırdı.
"Yazık değil mi o güzel tüyleri yolup atıyorsun. Senin tüylerine sahip olmak isteyen ne çok kişi vardır."
Tavus kuşu; "Haklısın" dedi.
"Madem haklıyım neden hala yoluyorsun tüylerini?" dedi adam.
Tavus kuşu;
"Tüyler canımdan değerli değil ya, insanlar bu güzel tüyleri yolmak için canımı alıyorlar."
Adam; "Sen de haklısın"
..
Ömründe hiç fil görmemiş olan Hintliler bir ahırda fil olduğunu duyup koştular. Ahır karanlıktı,  fili göremedikleri için dokunarak tanımaya çalıştılar.
Bir tanesi hortumunu tutu;
"Fil borudur." dedi.
Diğeri kulağını tuttu;
"Hayır fil yelpazedir." dedi.
Bir başkası ayağını tutu;
"Fil sütundur." dedi.
Öteki sırtını elledi;
"Fil Tahttır." dedi. 
Birinin tarifi diğerini tutmadı. Herkes dokunduğu yere göre tarif etti.


2 yorum:

Eymen Erdoğan dedi ki...

Mevlana'nın bütün hikayeleri güzeldir fakat padişahın camiye gidiş hikayesi ve tavus kuşunun tüyleri hikayesi gerçekten bir başka etkileyici. Günümüz yazarlarını görmezden getirten bu yazıların bizim tarihimize ait olması da bizim şansımız olmalı herhalde..

Adsız dedi ki...

hikayelerin hepsi çok güzel tabi sen seçtiğine göre ...... t.k