14 Aralık 2011 Çarşamba

EVLİ EVİNE


Hava iyice kararıp gölgeleri çekilince bahçedeki ağaçların sanki söz birliği etmişlercesine ardı sıra, anneler seslenirdi çocuklarına; "Akşam ezanı okundu haydi herkes evine!"
Kimse ayrılmak istemezdi alaca karanlığın yardım ettiği saklambaç oyunundan. Ama emir büyük yerden geldiğinden ses edemez kös kös eve dönerdik. Bazen cılız itirazlarımız popomuza yiyeceğimiz şaplağın korkusu arasında kaybolur giderdi. 
Her defasında ilk söyleyen olmak istesem de büyüklerden biri sözcükleri kapardı ağzımdan; "Evli evine köylü köyüne. Evi olmayan sıçan deliğine." Bu söz paydos borusu gibiydi, evlere dağılırdık.
Kuzenlerimin Eskişehir'den gelip bütün bir yazı bizimle geçirdiği çocukluk yıllarımda aynı eve gitmenin hazzını yaşardık. 
"Allah iyiliğinizi versin! Leş gibi ayaklarla mı içeriye gireceksiniz? Doğru çeşmeye!" Bunu söyleyen annem değilse mutlaka halam olurdu. Babaannem biz eve girmeden; gece yatak, gündüz kanepe olarak kullandığımız "Divan'ın" bir köşesinde uyuyor olurdu.  Büyükler görmüyorsa bahçedeki çeşmede ayak yıkamak ayağı ıslatmaktan ibaretti ki tozla kaplanmış ayak suyla buluşunca evin içinde çamurdan izler bırakırdı.
"Yatarken dişlerini fırçala!" demezdi kimse. Diş fırçaları çocukluk yıllarının en az kullanılan nesneleri olurdu. Bazen diş macunu yerine karbonatla ovulurdu dişler.
Kuzenlerimin geldiği yazlarda 7 kişilik ailem birden bire 13 olur küçüklere yatacak yer kalmazdı. Büyük babam ile babaannemin odasına iki tane yer yatağı açılır; Üç kız çocuk bir yatakta, iki erkek çocuk diğerinde gülüşüp dururduk. Dedem yatarken şimdi işitme cihazı dedikleri, bizim "Kulaklık" olarak bildiğimiz cihazını çıkarttığı için gülüşmelerimizi duymaz, babaannem "Bi susun!" diyerek onun yerine de azarlardı. 
Fayda etmediğini anlayınca en etkili silahını kullanırdı. 
Biz ilkokul çağlarında beş çocuk,  korkudan başımız yorganın içinde kulağımız babaannemin anlattığı cinli perili hikayelerle uyuyakalırdık.
...
Dün evimin balkonunda arkadaşlarımla aşure yedik, muhabbet ettik. Uzun zamandır gülmediğim kadar güldüm. Çocukluğumun yaz akşamlarında saklambaç oyunlarındaki gibi tasasız. 
Evli evine giderken annemin sesi çalındı kulaklarıma;
"Akşam ezanı okunuyor herkes evine!"

Hiç yorum yok: