"Kayıp bir bavul gibiyim havaalanında" şarkısı blog yazılarımın birinde başlık olmuştu ve ben "Babamın öldüğü yaştayım" diyeceğim bir doğum gününü beklerken müziği bırakacağını söyledi Teoman. Sessiz sedasız, bir mektupla.
"Daha on yedi on yedi" şarkısını kızlarımın ikisi söylemiş ben üçüncünün 17 olmasını bekliyordum oysa.
Daha 17'sine on yıl varken "Paramparça" diye şarkılarını söylerdi küçük kızım bağıra bağıra.
Ne zaman bir deniz kenarı görsem;
"Sen giderken bu sahilden sessizce,
Gemiler kalkar yüreğimden gizlice." şarkısını mırıldanırdım.
Bir röportajında şöyle demişti; Ben ropdöşamrlı bir çocuktum. Çünkü evimizde pijama ile dolaşılmazdı. Sofrada konuşulmaz, yüksek sesle gülünmezdi. Mesela ben hala ayaklarımı açarak oturamam." Bu sözlerin sahibi yarım asrı devirmiş bir adam değil, gençlerin hayran olduğu genç bir müzisyendi.
Hep kendini ifade etmekle uğraşan bir izlenim edinmiştim kendisi hakkında. Müziği bırakma kararını verirken bile sade bir dille yazdığı mektubu bir sürü eleştiri aldı. "Vay efendim müziği bırakma kararı mektupla mı olurmuş." Adam sessiz sedasız kaybolsaydı bu sefer de "Teoman unutuldu artık müzik yapamıyor." diyeceklerdi. Demem o ki bir türlü anlaşılamadı, ya da yanlış anlaşıldı. Magazin gazetecileri Cihangir sokaklarında onu kovalamaktan büyük zevk aldılar. O da medyaya malzeme vermekten çekinmedi.
Aşkları, şarkıları, alkole olan düşkünlüğü, bohem tavırlarının altındaki naif görüntüsü her yaşta hayran kitlesine sahip ender sanatçılardan olması dolayısı ile hep konuşuldu.
Mektubunda son olarak şöyle demiş;
"Biraz rahat bırakılırsam mutlu olacağım"
Şarkılarını sevenler olarak onun şarkısıyla cevap verelim o zaman;
Bir hasretlik yüzün vardı
İçinde bir hüzün vardı
Söyleyecek sözün vardı
Bu kalp seni unutur mu?
1 yorum:
t.k
Yorum Gönder