2 Nisan 2011 Cumartesi

TENİS


Bir spor müsabakası izleyeceksem tenis izlemeyi tercih ederim. Hem kimse kimseyi itip kakmıyor hem de seyirci sakin.
Bundan 10 yıl önce tenis kulübüne  üye olup derslere başladığımda annem de bizimle birlikte kalıyordu. Hem iş, hem küçük bir çocukla uğraşırken bir de tenis oynamam annemi sinirlendirmiş. "Başımıza Kemal Derviş kesildin." diyerek tepki göstermişti.  Tenisi Hülya Avşar'dan duyan orta halli Türk ailesi Hükümetin para işlerinden sorumlu bir bakanının ayağında şekilsiz bir şortla tenis oynamasına zaten kıl olduğundan, bu spora tepkiliydi.
Fakat hakkını yemeyelim o dönemlerde Ermeni asıllı ABD'li tenisçi Andre Agassi bandanalarla bağladığı uzun saçları ile bütün kadınların rüyalarını süslüyordu. Andre saçını kestirdi, kendinden yaşlı çirkin bir tenisçiye aşık oldu tenisin kadınlar üzerindeki etkisi de kayboldu.
Bir de tenis hocalarının ekseriyetle çok yakışıklı olmalarından dolayı erkeklerin bu işten pek de hazzetmediği fikrindeyim. 

Sonra tanrı Rus asıllı Anna Kournikova'yı yarattı. Bütün tenis turnuvalarına gün doğdu. Uzun yıllar Dünyada en çok beğenilen kadın sıralamasında ilk sıraları kimseye vermedi. Aslında son dönemlerde Amerikalı  azman kardeşler Venus ve Serena Williams kardeşler Winbledon da dahil olmak üzere bir çok tenis turnuvalarını kazanmış olmalarına rağmen Anna Kournikova kadar sevilmediler. Bunun nedeninin Venus ve Serena'nın tenisçiden çok sumo güreşçilerine benzediğini söyleyeceğim ayıp olacak.
Tenis oynamak kadar seyredenleri de seyretmek eğlencelidir. Oynayanların topunu takip etmek için baş sürekli bir sağa bir sola gider. Uzaktan bakıldığında aynı anda sağa ve sola bakan insanları görünce, seyircilerin toplu halde ayin yaptığını bile düşünebilir insan.  

Aslında uzmanlara göre her yaşta yapılmasının bir zararının olmadığı  spor olarak bilinir tenis. Dünyada 85 yaşından büyükler için düzenli yapılan başka bir müsabaka yoktur. Geçmişi 1800 yıllarına dayanır ve tabi ki pek çok şey gibi İngiltere'den çıkmıştır.
Bizde tenis sporunun fazla benimsenmemesinin nedenini seyirciye bağlıyorum. Çünkü tenis oynamak kadar seyretmek de belli kurallara bağlıdır. Müsabakayı izlerken mutlak sessizlik gerekir ve bu bize uymaz. Hatırlarsınız "1-2-3 Tıp.." diye bir oyun bile icat etmişiz. Yani aslında susmayı pek bilmediğimiz için "Hele ne kadar sessiz durabileceğiz" diyerek kendimizi sınarız. Bağırıp sporcuyu ve hakemi taciz etmediğimiz spor bize yavan gelir.

Ekşi sözlük yazarlarından biri tenisi çok güzel özetlemiş;
"Çok havalı bir spordur, çantası, topu, giysisi, raketi. Haftada üç gün gidince insanın evde de Ropdöşamr giyesi geliyor. Fakat ertesi gün kahveye çağırıyorlar adamı. Gidiyorsun taş dizmeye, küfürler havada uçuşuyor özüne dönüyorsun. Kahvedekileri toplayıp korta götürebilirmisin, götüremezsin. Senin neyine tenis. Okeye devam.."

Hiç yorum yok: