Günümüz kadını ömründe bir kez olsa bile spor yapmak amacı ile dışarıdan bakıldığında komik görünen hareketler yapmıştır.
Elele dergisinin fenomen olduğu bir jenerasyonun ferdi olarak orada öğretilen ağız burun egzersizleri yaparken annelerimize yakalanıp. '' yapma bu hareketi ağzın yamuk kalacak '' azarı işitmişizdir.
Hatta yıllar sonra ortanca kızım anaokulunda bale dersleri almaya başlayınca annem '' Çocuğun bacakları ayrılacak, Kalça çıkığı olacak'' diye panik olmuştu.
Şimdi büyük kızımın yaptığı yoga hareketlerini görse ''O hareketleri yapacağına odanı topla'' diyecektir eminim.
...
Geçtiğimiz günlerde bir gazetenin ekonomi sayfasında gördüğüm haber oldukça ilginçti. Türkiye'de spor için kişi başı yıllık harcama 20 Euro.
Satın alınan spor ayakkabılarının %90'ı spor dışında kullanılıyormuş. Demek ki bazı zorlamalar bedende durmuyor.
Bu yaşıma geldim tanıdığım kişilerle uzun süreli dostluklarım, arkadaşlıklarım olur.Hiç bir tanıdığımı yıllarca düzenli olarak spor yaparken görmedim.
Bir, bilemedin iki sezon bir merkeze yazılır, oraya eşek yükü kadar para öder,sonra da gitmeyiz.Çünkü bizde sporun açılımı sağlıklı olmak, zinde kalmak,vücudumuzu ve beynimizi terbiye etmek değil, yaza fit çıkmak olduğu için işin sonunu hiç getiremeyiz.
İngiliz'lerin meşhur atasözü bizi ne kadar da iyi tanımlıyor..''Türk gibi başla, İngiliz gibi bitir.''
Muhtelif defalar bir spor merkezine üye olup, bir yıllık üyeliğimin en fazla üç ayını kullanmışımdır.
Hele yıllar önce üçüncü kızımın doğumunu takip eden yılda gittiğim spor merkezindeki anılarım çok komiktir.Dört arkadaşımla birlikte gittiğimiz merkezde bir saat step yapıyor ( o zaman plates yoktu ne yapalım) sonra da arkadaşımızın bize yaptığı mantı ve gözlemeleri mideye indiriyorduk.
Sonunda Kilo vermek bir yana fazladan bir kaç kilo alınca hocamızın dikkatini çekti.Sınıfta yaramazlık yapan grubu öğretmenler ayırır ya bize de haftanın belli günlerinde ayrı ayrı gelmemizi önerdi. Biz bu öneriyi hiç gelmeseniz de olur olarak algıladık ve spor merkezine gitmektense mantı yemeğe devam ettik.
Muhtelif defalar bir spor merkezine üye olup, bir yıllık üyeliğimin en fazla üç ayını kullanmışımdır.
Hele yıllar önce üçüncü kızımın doğumunu takip eden yılda gittiğim spor merkezindeki anılarım çok komiktir.Dört arkadaşımla birlikte gittiğimiz merkezde bir saat step yapıyor ( o zaman plates yoktu ne yapalım) sonra da arkadaşımızın bize yaptığı mantı ve gözlemeleri mideye indiriyorduk.
Sonunda Kilo vermek bir yana fazladan bir kaç kilo alınca hocamızın dikkatini çekti.Sınıfta yaramazlık yapan grubu öğretmenler ayırır ya bize de haftanın belli günlerinde ayrı ayrı gelmemizi önerdi. Biz bu öneriyi hiç gelmeseniz de olur olarak algıladık ve spor merkezine gitmektense mantı yemeğe devam ettik.
..
Çocuklarım için de durum aynı .Ortanca kızım sporla biraz ilgilendiyse de büyük kızım ümitsiz vakaydı.
Birkaç yıl önce Üyesi olduğumuz tenis klüp'ünde benim zorumla tenis dersleri almaya başladı. Her derste farklı kıyafetler ve aksesuarlarla görüntü olarak Wimbledon tenis turnuvasını aratmayacak durumdayken oyun olarak tenis hocasının sabrını o kadar zorlamıştı ki, adamcağızın bir ara öğretmenliği bırakıp Peru'ya yerleşeceğini sanmıştım.
Bu arada onları özendireceğim derken ben ders almaya başladım,hatta iyiden iyiye de oynuyordum. Birlikte tenis oynadığım arkadaşım bıktı.ben de onu bahane ederek bıraktım.
..
Yazın gittiğimiz tatil köylerinde ilk günler orada ne kadar spor faaliyeti varsa yazılır,ertesi gün çok erken veya çok sıcak diye vazgeçeriz.Sonra da denizde veya havuzda garip spor hareketleri yaparız.
Çok fazla da abartmayayım spor yaparız tabi ki; Maçlarda tuttuğumuz takım yenince sokağa fırlayıp ellerimizde bayraklarla kilometrelerce turlarız..
Fakat arabalarımızın içinde...
2 yorum:
anne aşkolsun yani... tenisteki yeteneksizliğimi yazmışsın peki kayaktaki üstün yeteneğimi niye yazmıyorsun??? kayakta da ben süper olduğum ve sen acemi olduğun için mi acabaaa??? :)
-sahra
Güzel kızım.
sen her konuda süpersin...
o yüzden iyi yapmadığın bir iki şey bulmuşum bırak da onu anlatayım..
Yorum Gönder