28 Mart 2010 Pazar

NEŞELİ PAZARLAR

Pazar günü yazılan yazılar neşeli olmalı diye bir alışkanlık var.
Bugün ne yazayım diye düşünürken kuzenim aradı ziyaretime geliyormuş.
Ben üç kardeşin en küçüğüyüm ama nedense en küçük çocuk olmanın şımarıklığını hiç yaşayamadım. Kuzenim bebek denecek yaşta bize yerleşti ve ilkokulu bitirene kadar da bizde kaldı. Aramızda 4 yaş olduğu için ona ablalık yapmak zorunda kaldım..
Peki neden bizde kaldı?
Bu da  garip bir durum aslında. halam ardarda dört çocuk doğurunca polis memuru bir kocanın sorumluluğu da  yanına eklenince  gözüne kestirdiği bir çocuğunu bakmamız  için bize bıraktı.
Sapanca'da etrafı erik ağaçlarıyla çevrili tek katlı 4 odalı ,uzunca sofalı köy evinde annem, babam, abim, ablam,babaannem, dedem ve kuzenimle kocaman bir aileydik.
İlkokula gittiğimiz yıllarda Amerika'nın az gelişmiş ülkelere yaptıkları yardım çerçevesinde dağıttıkları süt tozunun yanında verdikleri poğaçayı yemez kuzenime getirirdim. Mahalledeki çocuklardan korur, kızınca kendim döverdim.
Kuzenim ilkokulu bitirince  ailesinin yanına Eskişehir'e gitti fakat bütün tatillerini bizimle geçirmeye başladı.
Türkiye'den Almanya'ya gidenlerin çocukları nasıl ne Alman ne de Türk gibi olamayıp kimlik sorunu yaşıyorlarsa kuzenimde iki aile arasında sıkışıp kaldı. Biz de o gelecek diye yaz tatillerini bekler olduk.
...
Bizimle geçirdiği bir yaz tatilinde koşarak yanıma geldi.
- Dayım (babam ) Karınca diyemiyor,  karımca diyor.
Hemen babamın yanına gittik. Babam bahçeden topladığı erikleri kasalara boşaltıyor ve  sebze haline yollamak için paketliyordu. Yardım etmeye başladık. Erik yığınlarının arasından en güzellerini seçip yiyor babamı konuşturmaya çalışıyorduk.
Söz nereden açıldı hatırlamıyorum babam İzmir fuarına gittiğinden bahsetmeye başladı. Eskiden İzmir fuarı bizim gibi kasaba insanları için çok önemli bir olaydı ve oraya gidenler gittikleri gazinoları, gördükleri sanatçıları ballandırarak anlatırlardı. Pek çoğunun yeterli parası olmadığı için gazinoya gitmedikleri halde gitmiş gibi yaparlardı.
Babamın fuar macerası hiç de öyle değildi. Fuara gittiğinin ertesi günü cüzdanını kaptırmış ve beş parasız kalmış. Geceyi fuardaki parkta bankın üzerinde geçirdiğinden bahsediyor. Sonra tesadüfen Sapanca'lı bir tanıdığa rastlıyor da dönüş parasını borç alarak eve dönebiliyor. Biz bu arada her  sözünün sonunda ;
- Peki karınca yok muydu parkta, yerlerde karınca gördün mü diye soruyoruz. Amacımız kendiliğinden  Karımca demesini sağlamak.
Onun anlattıklarıyla alakasız olarak sürekli karıncadan bahsettiğimiz fark eden babam sonunda dayanamadı kuzenime dönerek o şirin laz şivesiyle şöyle dedi;
- Ne işum var karumcayla  dayucuğum..
..
Yıllarca aile muhabbetlerimizde birileri anlamsız bir konuşma yaparsa  mutlaka bu lafı söyleriz.
Ne işum var karumcayla  dayucuğum..
Babamı rahmetle anıyorum.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

güsel olmuşşş...bize yerleşti kelimesi kanıma dokundu azcıkk...sanki ewe gaspa gelmişim gibii...tatillerde koşa koşa gelip beni aldıın günleri hatrlatırım selmoşşcumm)
hülyaa

Adsız dedi ki...

evimizi,annemi,abimi, babaannemi gaspettiğini nasıl da unuttun..hatta anneme anne diyordun ve annem nereye gidese beni değil seni götürüyordu yanında...Az bile yazmışım...(:

Adsız dedi ki...

vee bu küçük kuzen baba evine döndüğünde, sürekli sizleri hatırlayıp annoouuu diye böğürdüğünde,babasından sıkı azarlar işitip hafiften okşandığını da hatırlarmı kini...(heee büyük kuzen)ayla

selma dedi ki...

küçük kuzen yazdıklarımı sevmedi.
yazın bize hiç rahat vermezdi.
kendi harçlığını bitirir bizimkine göz koyardı.
Babaanneme bizi şikayet ettiklerini söylemiyorum bile...
fakat...
Bizi bu kadar parmağında oynattığına göre..
çok sevimliydi..