13 Haziran 2012 Çarşamba

İZMİR'İN KAVAKLARI


Kızım geçen yıldan bu yana bazı duruşmalar için ayda bazen bir kez, bazen de iki kez İzmir'e gidiyor.  Bir yıldır  planlarımızda vardı ama benim uygun olduğum zaman kızımın vakti kısıtlıydı, kızımın uygun olduğu zamanlarda da benim vaktim olmadı.
En son 22 yıl önce bodrum'a giderken uğramıştık İzmir'e. Bir iki saatlik bir turdan sonra yolumuza devam etmiştik. Kızımın peşine takılacağım, orada  işleri bittikten sonra dolaşacağız. Sabah erkenden yola çıktık. Uçağımız 8'de, havaalanına mesafemiz en fazla yarım saat ama iki saat önceden evden ayrıldık ki İstanbul'un trafiği bize sürpriz yapmasın. iki yıl önce Hatay'a giderken bir buçuk saat önce evden çıkmış olmamıza rağmen zor yetişmiştik uçağa. Allahtan bu sefer Murpy kanunları bizim lehimize işledi ve yarım saat bile olmadan havaalanına geldik. Bir gün önceden Check-in yaptırdığımız için rahatız, sadece makineden biletimizi yazdıracağız. Kızım hemen bir iki tuşla bileti elime verdi.

"Senin biletin nerede?" diye sordum telefonunu gösterdi. Şimdiki gençler teknolojiyi sonuna kadar kullanıyorlar. Blackberry'nin uçuş kartı vazifesi gören sistemi var. Ekrandan onu okutarak uçağa binebiliyorsunuz. Bizim bindiğimiz uçakta kızımla birlikte üç kişinin bu yöntemi kullandığını gördüm. Biz ölümlüler görevliye biletimizi gösterirken işi bilenler telefonlarını gösterip geçiyorlar.
Nihayet uçağımıza geçtik, yerimize oturduk ki kızım yukarıdan bir minder aldı, başının arkasına koydu, emniyet kemerini bağladı ve gözlerini kapattı.  Pes doğrusu uyudu iyi mi!
Saat tam sekizde uçak hareket etti; Ben de kendi kendime yorum yapıyorum. "Bir de rötardan bahsediliyor, tam zamanında kalktı uçak."
Aprondaki körükten ayrılıp biraz ilerledik ve durduk. O sırada pilotun sesi duyuldu; "Sayın yolcularımız pistte 5. sıradayız, tahminen 15 dakika sonra kalkacağız, yoğunluktan dolayı özür diliyor, anlayışınız için teşekkür ediyoruz."
Uçağa binmişiz, havaalanından 200 metre uzaklaşmışız, buradan inip yoldan geçen başka bir İzmir uçağını çevirmemiz mümkün mü? Buna anlayış denmez, mecburen duruma razı oluyoruz. Pilotun konuşmaları esnasında kızımdaki tek hareket başını benim tarafımdan koridor tarafına çevirmek oluyor. 20 dakika sonra uçağımız kalkıyor, servis bitmeden iniş anonsu yapılıyor. Geldik bile..

İzmir sakin bir ege şehri gibi görünüyor. Uçaktan inip adliye binasına gidene kadar denizi görmüyoruz. Deniz şehirlerinde nereden bakarsanız bakın denizi görürsünüz diye bir algı oluşmuş İstanbul'da yaşayanlarda. İzmir'de deniz sadece kıyılarda görünüyor. Kızımın duruşması esnasında ben de adliye binasında kendime oturacak bir yer bulup bekliyorum. "Nerede  İzmir'in güzel kızları?" demeye kalmadan Botiçelli tablolarındaki gibi bir kadın "tık tık tık.." geçiyor yanımdan. 
Ardından bir sürü güzel kadına rastladım gün boyunca. 
Konak meydanındaki saat kulesini daha görkemli düşünmüştüm ama değilmiş. Saat kulesinin hemen yanındaki Konak Yalı Camii olarak bilinen İngiliz Ayşe Camii olarak da tarihte adı geçmiş Camii daha çok ilgimi çekti. Camii 1755 yılında yapılmış firuze çinilerle süslenmiş sevimli bir eser. Hatırladığım kadarı ile Camiinin avizelerini Uğur Dündar'ın kayınvalidesi Seramik sanatçısı Rahmetli Ümran Baradan Yapmıştı.

Kızım resmimi çekerken kızımın hemen arkasında 20 yaşlarında bir genç beliriyor. Uzun uzun kızımın telefonunu inceliyor ve soruyor; "İsterseniz verin ikinizin resmini çekeyim." Gözüm hemen gencim ayaklarına takılıyor. Kapkaççıların üzerlerine ne giyerlerse giysinler ayaklarına koşu ayakkabıları giydiğini duymuştum. Hakikatten koşu ayakkabısı giyiyor ve biz meydanda resim çektirince yabancı olduğumuzu fark etmiş bizi dolandırmaya çalışıyor. Kızım uyanık; teşekkür ederek arkasını dönüyor. Genç meydanda başkalarına doğru yanaşırken biz oradan uzaklaşıyoruz. Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesinde yemeğimizi yiyor, kısa bir şehir turu atıyoruz. Tatlılarımız için Kızımın favorisi olan Kitchenette yiyip günü bitiriyoruz.
İzmir yurdumun diğer  şehirleri gibi güzel bir yer. İnsanları sevimli, giyim kuşamları düzgün. Kalabalık yerlerde bile gürültü patırtı yapmıyorlar, sakin insanlar.
Bazılarının "Gavur İzmir" yakıştırmasına aldırış etmeden İzmir'i İzmirli gibi yaşıyorlar.

5 yorum:

~♡ηυяѕαℓкιмι™ dedi ki...

İzmir güzel şehir 6-7 yıl öncesinde teyzemle gidip kalmıştım 3-4 gün.
Baya gezmiştik ama şimdi çok hatrımda değil.
Ama gerçekten güzel bir şehir.

doneyalcın dedi ki...

bir hataylı olaraktan sormak istedim umarım canım memleketimi de izmir kadar beğenmişsinizdir?

Dört Yapraklı Yonca dedi ki...

çok iyi yapmışsınız, güzel bi kaçamak olmuş :))

selma dedi ki...

Evet kaçamaktı gerçekten:)
..
Hataylı arkadaşım;
Hatay'ı o kadar beğendim ki blogumda iki gün yazısını yazdım. özellikle yemekleri harikaydı:)

doneyalcın dedi ki...

çok mutlu oldum begenmenize ayıptır söylemesi bir başkadır benim memleketim:) yeni takip etmeye başladığım için blogunuzu eski yazılarınızı pek okuyamadım. Tekrar bekleriz o zaman:)